ÇIRAK ARANIYOR
- Esra Tozlu

- 8 Eki 2024
- 3 dakikada okunur
Yazar: Esra Tozlu
Editör: Hatice Boyraz
Çizer: Yeşim Cingöz

Baho Böö, 218 hayalet yılını geride bırakan tecrübeli bir hayaletti. En büyük eğlencesi çırağıyla birlikte insanları korkutmak ve onların korkudan bembeyaz olduklarını görmekti. Mekânı, şehirdeki en büyük otel olan Büyük Hayal Otel’in bodrum katındaki beyaz çarşaf çamaşırhanesiydi.
Gecelerin en karanlık geçenlerinden birinde Baho Böö, çarşaf yığınından oluşan beyaz ve yumuşak masasında, büyük planına son noktayı koydu. O sırada çırağı, lambadan yayılan ışık gibi titreyerek yanan floresandan içeriye süzüldü. Baho Böö ise yıllardır hazırladığı planla hayalet avcısı insanlara en ağır korkuyu yaşatmak için sabırsızlanıyordu.
“Efendim…” dedi titreyen bir sesle. “Neden öyle bakıyorsun Tato? Bak, planı tamamladım. Korkudan nereye kaçacağını şaşıran insanların atacakları çığlıkları şimdiden duyar gibi oluyorum,” dedi ve odada süzülerek hızla bir daire çizdi. Bunu sadece çok neşeli olduğu anlarda yapardı. Çırağı ise, “Efendim ben… Ben istifa ediyorum!” derken beyaz ve yumuşak çarşaf masasına, ışıktan oluşan istifa kağıdını koydu. Karanlık kalemle yazılmış ışık kağıdını gören Baho Böö, pörtlek gözlerini iyice pörtletti. “Bu da ne demek oluyor? 98 yıldır birlikte çalışıyoruz! En büyük planımızı yarıda bırakıp gidemezsin!” Baho Böö kâğıda şiddetli bir şekilde üfledi ve ışıktan oluşan kâğıt odaya dağılırken kayboldu. Tato korkudan iki hayalet boyu geriye süzüldü. “Neden?” derken Baho’nun kalın sesi bütün oteli titretti. “Açıklayamam efendim, gitmek zorundayım,” dedi ve kayboldu genç hayalet. Açıklayamadı çünkü bir hayalet için en kötü şey korktuğunu belli etmekti.
Yaşlı hayalet Baho kalakaldı. Uçmayı bırakıp kendini yere bıraktı. Tato, ustasının yıllar önce yaşadığı şeyleri yaşamaktan mı korkmuştu?
Baho Böö, 100 hayalet yılı önce kendi halinde sakin bir hayaletken, canavarlaşan insanların kurduğu bir tuzağa düşmüş ve ışıltısını kaybetmişti. Hayalet demek ışıltılı, parlak ve bembeyaz olmak demekti. Hayalet avcısı insanlar, hayaletlerin uçma frekansına girip onları düşürmeyi ve çıkamayacakları ışınlı bir kafese sıkıştırmayı başarmışlardı. Bu yolla 150’den fazla hayalet yakalamışlar, yakaladıkça da iştahları artmıştı. Hayaletlerle dalga geçmeye ve ışıltılarını söndürmeye durmadan devam ediyorlardı. Bir hayalet korkup paniğe kapıldığında önce ışıltısını sonra da yeteneklerini yavaş yavaş kaybederdi. Baho Böö de yakalandığında genç ve tecrübesiz bir hayalet olduğu için çok korkmuştu. Işıltısı sönmüş ama diğer yeteneklerini kaybetmeden, insanların küçük bir dalgınlığından yararlanıp ellerinden kurtulmuştu. İşte o günden sonra insanları o kafese tıkmaya ve tüm insanları cezalandırmaya yemin etmişti.
Onlarca hayalet yılını çalışarak geçirmiş hayaletleri düşüren frekansı bozmak için yaptığı planın tam sonuna gelmişken çıraksız kalmak onu sarsmıştı. Tek başına uygulayamayacağı bu plan için ona bir hayalet daha gerekliydi. Vazgeçemezdi. Biraz düşündükten sonra yığıldığı yerden toparlanıp yeniden uçmaya başladı. Karanlık bir kâğıt oluşturup üzerine ışıkla şunları yazdı:
“ÇIRAK ARANIYOR!”
Bu iş, planını geciktirecek olsa da yeni bir çırak yetiştirmek kaçınılmazdı. Karanlık kâğıda istediği kriterleri özenle sıraladı. Yazdıklarına uzaktan şöyle bir baktı, beğendi, gülümsedi ve kâğıdı havaya fırlattı. Kağıtla dans eder gibi dönmeye başladı. Döndü, döndü… Çamaşırhanenin ortasında ufak bir girdap oluştu. Artık sadece dönen bir ışık görünüyordu. 100 yıldan sonra ilk defa parlamaya başlayan Baho bunu fark ettiğinde hızı o kadar artmıştı ki neredeyse çarşaflar da havalanacaktı.
Baho durup kendine baktı. Pörtlek gözlerine inanamadı. Işıltısı, kararlılığı ve kendine güveni sayesinde geri gelmişti. Şimdi kendini çok daha iyi hissediyordu. Çıraklık için gelen adayları ışıltısıyla karşılayacağı için çok mutluydu. Baho bu mutlulukla, gelen yüzlerce başvuru içerisinden kendine en uygun gördüğü çırağı seçti: Miya.
Miya, çığlık atmayı seven, opera eğitimi almış ve en tiz seslere bile çıkabilen, navigasyon bilgileri güncel, 42.000 fitte uçup uçaklarla yarışabilen, hayal elbisesinde bir sineğin ayak izi kadar bile leke olmayan ve de kurabiye kokusunu nerede olsa alabilen bir hayaletti. 15 hayalet yılını doldurmuş tecrübesiz bir hayalet... Bu Baho’nun tecrübelerini aktarması için tertemiz bir sayfa demekti. Baho Böö’nün bir çırakta aradığı en önemli özellik korkutucu olması olsa da Miya bu kriter karşısında biraz sevimli kalıyordu. Ama onu sevmişti. Sevdiği için işe almış, çocuğu gibi yetiştirebileceğini düşünmüştü.
Parlaklığını geri kazanan Baho’nun insanlara olan öfkesi, çırağını yetiştirirken azalmaya başlamıştı. Miya’ya verdiği derslerde yine insanlarla uğraşmaya devam etse de büyük planındaki gibi korkunç düşüncelerden biraz sıyrılmıştı. Kim bilir belki bu planı uygulamaktan tamamen vazgeçerdi, ne de olsa dünyada iyi insanlar da vardı, öyle değil mi? Belki de bu çırak, Baho Böö’ye iyi gelmişti.
Yeni çırakla olan sevimli maceralar da buraya sığmadı. Belki onları da başka zaman anlatırız.