ZELİŞ HARİKALAR DİYARINDA
- Betül Nur Köse
- 18 Kas 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Ara 2023
Yazar: Betül Nur Köse
Editör: Duygu Ünal
Şef Editör: Behice Kavak

Kural Bir: Ülkeni SevBurası hem çok küçük hem de herkesin rahatlıkla yaşayabileceği kadar büyük bir ülkeydi. Yüzölçümü birazcık küçük olsa da nüfusu çoktu. En güzel kısmı da, bu ülkede herkes çocuktu. İnanabiliyor musunuz? Yetişkinlerin olmadığı bir yer. Ne kadar yaşanılası bir yer öyle değil mi? Bu ülke çok renkli, yerleri tamamen trambolin olan ve yürümek yerine zıp zıp zıplayabileceğiniz, istediğiniz kadar çok şeker yiyebileceğiniz ve kimseye hesap vermek zorunda olmayacağınız hârika bir yerdi. A pardon, kendimi tanıtmayı unutmuşum. Ben Zeliş. Burada kime sorsanız tanır beni. Bu ülkenin ennnn yükseğe zıplayan kızıyım. Ödül bile aldım, inanmazsanız göstereyim!
Kural İki: Ülkene Düşmanları SokmaBu harika diyarda korkmanız gereken tek bir düşman vardı, Majesteleri. En güzel anlarınızda maalesef ki ona rastlayabilirdiniz. Hükümdar olduğu için her şeye karışabileceğini sanıyordu. Geçenlerde iş arkadaşlarımla beraber bir şato inşa ederken geldi ve tek bir hamleyle o devasa şatomuzu yıktı! Bu ülkede bir şato olmasın mı yani? Tekrar yaptık tekrar yıktı. Sanırım başarılarımıza, mutluluğumuza kastı vardı. Başka türlü yaptıkları açıklanamazdı. Laf aramızda ülkedeki herkes, majesteleri kendilerine zarar vermesin diye korumalar tuttu. Benim de bir sürü korumam var. Majestelerinin ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Savunmasız gezmemek lazım.
Kural Üç: Düşmana Karşı Dimdik DurKimi zaman korumalarımı esir alırdı. Bu yüzden daha çok para verip daha çok koruma tutardım. Artık onları sayamaz olmuş, isimlerini bilmez olmuştum. Ama onları asla unutmazdım. Muhâfızlarımı kurtarmak için ülkenin dört bir yanını gezer, karış karış onları arardım. Bulurdum da! Sanırım gücümü gördüğünden olsa gerek, daha çok kızardı bana. Size bunu anlatmayacaktım ama daha fazla içimde tutamayacağım. Sık sık sürgüne gönderiyor beni. Komşu ülkelerden sürgün edilen kişilerle beraber bir zindana atılıyoruz. Gün ışığından mahrum kalıyor, ülkemizin kokusunu özlüyoruz. Kaçmayalım diye de başımıza biri dikiliyor. Zalım hayat.
Kural Dört: Ülkeni İşgalden KoruCezam bitince, ya da majesteleri keyfe gelince, tekrar ülkeme girişime izin veriliyordu. Her şeye hükmeder olmuştu. Sanki bana Kleopatra! İzin vermeyecektim bu ülkenin düzenini bozmasına. O yıksa ben yapacaktım. O bozsa ben düzeltecektim. O inatsa ben daha inattım. Bir gün evde, güvenli alanımda, daha yükseğe zıplama çalışmaları yaparken birden kapıya dayandı. Almadım onu içeriye. Benim mülkümdü burası. Kapadım kapıları, kilitledim bir de üstüne. Bu yaptığım onu daha çok kızdırmıştı. Ufaktan korkmaya da başlamıştım doğrusu.
Yine çok mutlu olduğum bir akşam, arkadaşlarımla beraber çay saati yaparken birdenbire üstümüze kara bulut gibi çöktü. Bu rengârenk ülke birden karanlıkta kaldı. Tüm ışıklar söndü. Elektrikler kesildi sandık, ancak sadece ışıklarda sorun vardı. Ne yapmıştı, nasıl yapmıştı bilmiyorduk ama kesinlikle mutluluğumuza kastı vardı. Sokak lambaları bile şehri aydınlatmaya yetmiyordu. Her yer simsiyahtı, geceydi.
Kural Beş: Cesur Ol İşte tam zamanıydı. Hazır her yer karanlıkken, uzun zamandır çıkmak istediğim keşfe çıkabilirdim. Bu ülkede kimsenin bilmediği ve benim içinde ne olduğunu merak ettiğim gizli mağaralar vardı. Düşmanın bu geziden haberi olmazsa, sabote de edemez diye düşündüm. Bu yüzden kimseye haber vermedim. Tek başıma bu keşfe çıkacaktım. Etrafı kolaçan edip sessizce çıktım. Adımlarım duyulmasın diye parmak uçlarımda yürüyor, nefesim duyulmasın diye nefesimi tutuyordum. Karanlığa doğru adım adım yaklaşırken birden karşıma dikilmiş düşmanı gördüm. Bana öfkeli gözlerle bakarken alnımdan terlerin aktığını hissettim.
Kural Altı: Tehlike Anında Saklan“Düşman göründü. Ülkemiz tehdit altında. Saklanın.”
“Hayır olamaz. Yakaladı beni. Derhâl yardıma koşun. Korumalar kurtarın beniiiiiii!”
Hayır hayır. En çok korktuğum şey oluyor. Denize atıldım. Tutunacak hiçbir gemi yok. Sular altında kaldım. “Muhafızlar yetişiiin!”
Her yer kıyamet, her yer sel felaketti. Çırpınıyordum, kaçmaya çalışıyordum ama düşman o kadar güçlüydü ki kurtulmam çok zordu. Üstelik sırılsıklam olmuştum ve selden gözlerimi açamıyordum. Dehşet içinde dokunduğum ilk şeye sarıldım. Gözlerimi araladığımda sarı bir ördek olduğunu gördüm. Onu kurtarmalıydım. Kendim de kurtulmalıydım. Bu ülkenin kurtuluşu bana bağlıydı. Düşmanı yenmeliydim.
Çok şükür. Fırtına dinmişti. Rahat bir nefes alabilmiştim. Elimdeki ördeği hâlâ sıkıca tutuyordum.
“Bak, yıkanınca nasıl da tertemiz oldun. Elindeki oyuncağı da bırakabilirsin artık. Senin deyişinle tehlike geçti küçükhanım. Şimdi istersen televizyonu açabilirsin. Yarın hafta sonu ne de olsa, okula gitmeyeceksin, geç uyuyabilirsin.”
Devamını sonra anlatırım. Şimdi gitmeliyim. Hoşça kalın.