YERALTINDAN NOTLAR
- Müge Özer
- 9 Ara 2023
- 3 dakikada okunur
Yazar: Müge Özer
Editör: Behice Kavak

YERALTI DÜNYASI /ÖLÜLER DÜNYASI
Sonunda başarmıştım. Tam üçüncü denemeden sonra tabii. Neyi mi? Bedenimi terk edip ruhumu ait olduğu yere yollamayı. Bundan sonra Tanrı Hermes tarafından yeraltı dünyasına gönderilmem gerekiyordu. Gönderildim de. Gölgemin yeraltı dünyasına girebilmesi için birden fazla ırmak geçmem gerekti. Gölgeler ırmağının kıyısında beklerken karşıdan kayığıyla gelen Kharoon’a bir ıslık çaldım. Hemen beni fark etti ve hızla yanıma geldi. Bu kayık bugüne kadar gördüğüm kayıkların hiçbirine hiç ama hiç benzemiyordu. Büyük bir şaşkınlıkla kayığı incelerken Kharoon öyle aval aval bakınmasana diye çıkıştı. Daha bir sürü sefer yapmam lazım. Kendime geldim tabi. Kayığa atladım atlamasına ama bir şeyi unutmuştum, Kharoon’a vermem gereken rüşveti. O rüşvet olmazsa olmazdı. Hafazanallah 100 yıl gölgem buralarda dolanır dururdu. Cebimden çıkarıp bir avuç misketi Kharoon’un eline saydım ve son sürat nehirleri aşıp yeraltı dünyasına geldik. Şimdi Hades’i bulup aklımdaki tilkileri bir de onunla tanıştırmam lazım. Bütün bir yolu bunun için gelmiştim sonuçta.
Diyarın girişi Hades’in sevimli köpeği Cerberus’a emanet edilmişti. Üç kafası olan tatlı bir köpekti. Cerberus’a selam verdikten sonra Hades’i nerde bulabileceğimi sordum. O da yolu tarif ettikten sonra dolaşmaya başladım. Etraf çok karanlıktı ama dünyadaki karanlık gibi değildi bu karanlık. Bence “yeraltı karanlığı” diye bir şey vardı. Bir süre böyle amaçsız sağıma soluma bakınırken önüme benim beş katı büyüklüğümde bir şey çıktı. Kafamı kaldırıp bakmaya çalışırken;
— Sen o çocuk olmalısın. Evridiki’nin referansıyla buralara kadar geldin demek.
— Sen de Hades olmalısın.
— Evet çocuk. Ta kendisi. Sormak istediğin sorular varmış, dinliyorum. Acele edersen sevinirim ilgilenmem gereken bir sürü ruh var sonuçta. Günde kaç kişi mevta oluyor tahmin edemezsin.
— Yeryüzü, kardeşleriniz arasında paylaşılırken onları kıskanıp neden bana burası düştü diye düşündünüz mü?
— Evet ilk başta biraz böyle düşünmedim değil. Kardeşim Poisedon’a denizler, Zeus’a gökyüzü ve bana da yeraltı düşmüştü. Neden bana deniz ya da gökyüzü gelmedi diye biraz mızırdandım taa ki yeraltını görünceye kadar. Yeraltını gördükten sonra fikrim değişti. Tam bana göre diye düşündüm. Tam benim ruhuma göre. Hem bütün bu gölgelerle ilgilenmek, onları gerektiği yere göndermek ve ruhlarına göre ceza vermek tam benlik bir iş sonuçta. Deniz ve gökyüzüyle ilgilenmekten çok daha ilgi çekici.
— Hades’i Hades yapan şeyleri kısaca anlatabilir misiniz?
— Miğferim ve asam. Beni görünmez yapan miğferim ve “Bident” adını verdiğim iki uçlu asam olmadan yaşayamam. Biliyorsun ki adımın anlamı da “görünmez”. Miğferimi kullanıp görünmez olabiliyorum Demeter’in kızı Persephone’yi de bu şekilde kaçırmıştım.
— Persephone’yi kaçırmaya nasıl karar verdiniz?
Bir gün dünyaya çıkmaya karar verdim ki yeraltını bırakıp dünyaya çok çıkmam. Çıktığım zaman ilkbaharın ilk günleriydi. Çiçeklerin arasında gezinen biri vardı. Oraya doğru yanaştım ve miğferimi kullanıp görünmez oldum kızı korkutmamak için. Tatlı bir tebessümle, etrafına neşe saçarak çiçek toplayan kıza baktım, baktım. Ne kadar süre orada öyle dikilip kıza baktım bilmiyorum. İşte o an onu kaçırıp yeraltına götürmeye karar verdim.
— Persephone’yi kaçırdıktan sonra Zeus ve Demeter ile aranız eskisi gibi oldu mu?
Persephone’yi kaçırdıktan sonra bunu Demeter’in fark etmesi uzun sürmedi. Bereket Tanrıçası Demeter çok kızdı tabii. Tanrıları cezalandırmak için işinden istifa etti. Dünyada kıtlık başladı. Hemen durumu kurtarmak için Zeus ile Demeter benim yanıma geldiler. Huzuruma gelen bu iki ziyaretçinin neden geldiklerini çok iyi biliyordum. Tabii benim aklımda da muhteşem bir plan vardı. Kızlarının yeraltı dünyasına ait olan narı yediğini ve buradan çıkamayacağını onlara büyük bir keyifle anlattım. Demeter dizlerini dövmeye, etrafına öfke topları atmaya başlamıştı ki Zeus bir anlaşma teklif etti. Anlaşmaya göre Persephone altı ay benim yanımda altı ay annesinin yanında kalacaktı. İşte böyle oldu. Persephone şu an annesinin evinde.
— Son olarak bugüne kadar verdiğiniz en ilginç cezalardan birkaçını anlatabilir misiniz?
— Aklımda birkaç tane var. Mesela Tantanos’a verdiğim ceza bence çok iyiydi. Onu, sonsuza kadar tatlı bir suyun içinde açlığa ve susuzluğa mahkûm ettim. Yani senin anlayacağın göle elini uzatıp su içmeye çalıştığı zaman, su aniden kaybolur ve bataklık olurdu. Ağaçların dallarından sarkan meyveler de öyle.
Persephone’yi kurtarmaya gelen kralların sonu da çok fena olmuştu. Krallar evime kadar geldi. Onlara imalı bir şekilde güldüm ve oturmaları için yer gösterdim. Oturur oturmaz felç oldular ve kıpırdayamadılar. Oturdukları sandalyelere unutkanlık sandalyesi adını vermiştim. Niye geldiklerini hatırlamadan sonsuza kadar oturdular.
Teşekkür ederim Hades, diyerek oradan ayrıldım. Evrinki’nin yardımıyla buraya kadar gelip içimdeki merak ağacının dallarına kuşlar kondurmuştum.