YANLIŞLIKLA DOĞAN HAYALET

Yazar: Aysel Yardımcı

Editör: Elif Hilal Demirkıran

Şef Editör: Behice Kavak

Hayalet Azure’nin hikâyesini duydunuz mu? Yanlış doğmuş bir hayalet Azure. Doğumu tüm hayalet kasabasının başını döndürmüş bir hayalet de diyebiliriz.

Hayaletler yani Azure hariç diğerleri, Başcadı ve yaşlı hayalet heyeti tarafından her yılın en uzun gün ve en uzun gecesinde, çeşitli iksirlerin bir araya getirilmesi sonucunda dünyaya gelir. O gün şenlikler yapılır, tüm kasaba Doğdağı’nın eteklerinde toplanır. Yapılan yemeklerin kokusu tüm kasabayı adeta esir alır. Koklaya koklaya bile dağın yolunu bulabilirsiniz. Mükemmel yumuşak kıvamda limonlu poğaçalar, uzun sarmal şeklinde bitirmek üzere yarışlara girilen jelibonlar ve şenliğin assolisti olan yüzlerce katlı doğum pastaları sizi bekliyor olacaktır. Günün en önemli kısmı ise hayaletlerin doğum anıdır. Kazandan çıkan her hayalet için nefesler tutulur, gözler gökyüzüne dikilir. Neden mi? Çünkü her hayaletin kaderi o an belli olacaktır. Doğan hayalet büyüyünce Korku Bakanlığı’nda mı çalışacaktır? Gıda Bakanlığı’na bağlı kasabanın aşçısı mı, Rüya Bakanlığı’nda yönetici mi, minik hayaletleri eğiten rehber hayalet mi, asker hayalet mi olacaktır? Veya esprileriyle kasabanın pozitif enerji kaynağı olup, Enerji Bakanlığı’nda mı çalışacaktır? Bir sembolle gökyüzünde beliriverir. Diğer heyecanlı kısım ise Aile Bakanlığı’nın bebek hayaletleri ailelere dağıttığı andır. Tüm aileler ve çocuk hayaletler, aralarına katılacak olan bebekleri heyecanla bekler.

Azure ise soğuğun, hayaletlerin olmayan kemiklerini bile sızlattığı karlı bir kış günü, hayatında hiç hayalet görmemiş bir kız çocuğu ve kasabanın haylaz kedisi Misket’in, iksir şişeleriyle oynaması sonucu yanlışlıkla doğmuş. Kasaba kulakları sağır eden bir sesle sarsılmış. Kırmızı alarm sesini duyan Misket, ne yaptığını anlayınca hemen kaçmış. Tabii küçük kız kedinin bir anda kaçmasına üzülüp dertlenmiş ama asıl dert kasaba halkını bekliyormuş.

Tüm halk, kırmızı alarmla Doğdağı’nda toplanmış. Hiçbir şey anlamasalar da şaşkınlıkla gökyüzünü beklemişler. Ama cevap gelmemiş. Hayaletlerin en çok korktuğu tek gün olarak kayda geçmiş: Azure günü! Panik etrafı iyice sarmalamış. Gökyüzünde geleceği belirmeyen bir hayalet… Peki ailesi kim olacaktı? Başcadı, yaşlı heyeti, bakanlıktan liderler toplanmış. Düşünmüşler, konuşmuşlar, susmuşlar, uyumuşlar, kalkmışlar. Tam on gün sonunda bir karara varabilmişler. Azure’nin 10 yıl içinde kendisini ait hissettiği işi bulması için tüm hayalet işlerinde zaman geçirmesine karar vermişler. Bu, onu seçecek aile için de zorlu bir görevmiş. Daha önce hiçbir aile ne olacağı belirsiz bir hayaleti büyütmemiş çünkü. Rehber öğretmen anne ve eğlence bakanı baba olan bir çift, Azure’yi çok istemiş. Birbirlerini o kadar sevmişler ki kasabada ancak bu aile Azure’nin ailesi olabilirmiş. Azure okula başlamış. Bir sürü hayaleti ziyaret etmiş. Birkaç ay bahçıvan olmuş, pek de sevmiş bitkileri. Birkaç ay kedi bakıcısı olmuş. Kendi doğumunda Mistik’in tüyünü kaptığı için, bütün kediler onun sözünü dinliyor, onu çok seviyorlarmış. Sonra aşçı olmuş Azure. Başta eli pek lezzetli olmasa da onu da öğrenmiş, dondurma işinde bir harika olmuş. Bakanlıkları pek sevmemiş. Eğlence Bakanlığı hariç tabii. Orası tam ona göreymiş. Yalnız Azure’nin süresi dolmuş ve kendini tam olarak hiçbir yere ait hissedememiş. Ailecek üzgünce oturdukları o gece, Azure rüyasında bir sırt çantası görmüş. Heyecanla fırlamış rüyasından. “Buldum, bulduuum!” diye haykırmış. Sabahın ilk ışıklarıyla Azure’nin toplantısına gitmişler.

— Sevgili büyüklerim, bir o tarafa gittim, bir bu tarafa. Şimdiye kadar ömrüm böyle geçti. İsterim ki bundan sonra da böyle geçsin. Ben gezgin olmak istiyorum. Biliyorum böyle bir hayalet işi yok. Ama ben de gezmek isteyen hayaletleri takarım peşime, keşfettiğim diğer dünyalara götürürüm.

Bu fikir epey garipsense de sonunda kabul görmüş. Bizim Azure hayalet kasabasının ilk kâşifi ve turizm rehberi olmuş. Kim bilir, belki emekliliğinde de bir bakanlık kurar ve kendi gibi hayaletler yetiştirir.