top of page
  • Nagihan Coşkuner

UYKUSUZ HER GECE

Yazar: Nagihan Coşkuner

Editör: Ceren Yurt

Şef Editör: Behice Kavak



Uzak uzak ülkelerden birinde

Tepedeki laboratuvarında

Yaşardı beyaz önlüğü ve kemikli gözlükleriyle

Bilim insanı Bay Süper, asistanı Bayan Pisi beraberinde.

Bir gece yeni buluşu için kırk ikinci deneyini yaparken,

Ay ve gece birbirini kucaklamışken,

Uyku sinsi bir yılan gibi süzülüverdi gözlerine.

“Olamaz!” diye bağırdı gözlerini zar zor açarak.

“Şimdi uyuyamam, olamaz!”

Bayan Pisi homurdandı,

Bir anne gibi azarlamaya hazırlandı:

“Ne demek uyuyamam, uyumak zorundasın!”

“Eğer uyumaz isen, bayılırsın!”

Bay Süper öfkelendi, yarım kalacak deneylerine baktı.

Tik derken saatin akrebi,

Tak diye takip etti onu yelkovan.

O esnada yandı ampul kafasında,

Hemen sıvadı kolları, başladı çalışmaya.

Malzemeleri bir araya getirdi,

Karıştırdı, çalkaladı, eksiltti ve ekledi.

Şimdi hazırdı işte en büyük buluşu!

Uykuyu uzaklara gönderen o mucize keşfi!

Yerleştirdi gaz kutusunu bir maket uçağa,

Gönderdi onu şehrin en ortasına.

Bastı düğmeye ve saydı rakamları:

“Bir, iki, üç…” dört demeden saldı gazı dört bir yana.

Uykuya dalmak üzere olanlar ayıldı,

Uykuda olanlar uyandı.

Uyumak istemeyenler bayram etti,

Yorgun olanlar ise hayret etti.

Denedi birkaç kere uyumayı,

İşte mucize! İstemedi gözleri uyumayı!

Heyecanla devam etti işlerine.

Ne mutlu uykusuz gecelere!

Uyuyamadıklarını fark eden insanlar,

Başta çok sevindiler bu işe.

Çalışkanlar hırslandı,

Yirmi dört saat işten başlarını kaldırmadı.

Tembeller el çırptı,

Tüm gün uyumadan televizyon izleyip oyunlar oynadı.

Gündüzler bir şekilde geçip gidiyorken,

Ay dede gecenin içine bir top gibi düşüp yerleşiyordu.

Gecenin sessizliğini çocukların kahkahaları,

Büyüklerin muhabbetleri sarıyordu.

Kimileri geziyor, kimileri çalışıyor,

Kimileri dışarı çıkmak isteyen çocuklarını

Yarın okula gidecekleri için eve girmeye ikna etmeye çalışıyordu.

Ah ama nafile! Uyumayan çocuklar

Oyuna koşuyor bütün gücüyle.

Günler günleri kovalarken,

Uykusuz gündüzler geceye evrilmişken,

Bay Süper istediği deneyleri saatlerce durmadan yaparken,

Kan çanağı olmuş gözleriyle

Ve dinlenmeyi unutmuş bedeniyle

Diğer insanlar gibi yığılıverdi olduğu yere.

İnsanlar çılgınlar gibi durmadan çalışırken,

Çocuklar hiç yorulmayacakmış gibi oyunlar oynarken,

Gece gündüz uyumadan televizyon izlerken,

Yere yığılıyor ve uzun süre kalkamıyorlardı.

Bayan Pisi de yorgundu.

Ama daha çok kızgındı.

İnsanları kıymetli uykularından mahrum bıraktığı için

Tırmalamak istiyordu Bay Süper’i için için.

Özlemişti uykuyu ve dinlenmeyi.

Şimdi durmadan çalışıyordu bir karınca gibi.

“Bak!” dedi sonunda dayanamayarak.

Haber kanalında uykusuz kalmış mor gözleriyle

Ülkedeki insanların halini anlatan spikeri göstererek.

“İnsanlar ne halde, şimdi mutlu musun?”

“Günlerdir uyumuyor, devamlı düşüp duruyorsun.

Kimse mutlu değil,

Herkesin uyumaya ihtiyacı var, görmüyor musun?”

“Son bir deney!” dedi Bay Süper esneyerek.

Gözünden yorgunluk yaşları süzülüp önündeki deney kabına damladı.

Tuzlu su asidi tutuşturdu,

Esnemek için açılan ağzına zararlı gaz doldu.

Öksürerek kaçmaya çalışsa da nafile!

Ayakları dolandı birbirine.  

Düşüp çarptı başını,

Bayan Pisi bile engelleyemedi canının yanmasını.

“İnsanlar bunu senin yaptığını öğrenirse,

Uykusuz halleriyle,

Dayanıp kapına, yakıp yıkarlar bütün deneylerini.

Ah şimdi şuracığa uzanıp uyuyabilsem

Bir daha asla uykumdan ödün vermem!”

Bay Süper homurdandı,

Kararından geri dönmek gururuna dokundu.

İstemiyordu ama o da çok yorgundu esasında.

Ne de olsa her şey zamanında,

Karınca kararınca,

İnsan uykuyla bir bütündü.

Biraz oturdu, haberleri seyretti.

Uyuyamadıkları için sinirliydi insanlar,

Herkes birbirine kızıyor,

Kavga ediyor ve kalp kırıyordu.

Hiç kalkmadan çalışan insanlar hastaneye kaldırılıyordu.

Uyumadığı için geceleri yemek yiyen insanlar,

Artık kımıldayamıyordu.

Çocuklar oyun oynarken düşüyor,

Birbirlerine takılıp yere kapaklanıyordu.

Okullar bomboş, iş yerleri sinek avlıyordu.

Avlanan sinekler uykulu gözlere konuyor,

Bazıları garip garip hayaller görüyordu.

Bir adam on yıl önce ölmüş nenesini görmüştü,

Bir kadın ise köpeğinin uçtuğunu!

Eh, uçan tavuktu ya neyse!

Zorla kalktı ayağa.

Bayan Pisi merakla seyrederken onu,

Deney masasına yaklaşıp başladı çalışmaya.

Karıştırdı, çalkaladı, eksiltti ve ekledi.

İşte şimdi hazırdı.

Yaptığı en zor buluş, karşısındaydı.

Yerleştirdi gaz kutusunu bir maket uçağa,

Gönderdi onu şehrin en ortasına.

Bastı düğmeye ve saydı rakamları:

“Bir, iki, üç…” dört demeden saldı gazı dört bir yana.

Uykusu gelip uyuyamayan insanlar,

Esnemeye başladılar.

Ay dede şefkatle gülümserken evlatlarına,

Hepsi buldu yataklarını uyuşuk adımlarla.

Koydular başlarını yastıklarına,

Yumdular gözlerini günler sonra ilk defa.

Horultular yankılandı şehirde.

Sabaha kadar kimse uyanmadı bir kere bile.

Baktı Bayan Pisi uykusu geri gelen Bay Süper’e:

“Hadi uyuyalım artık,

Uykunu aldıktan sonra,

Bir sürü deney yaparsın.”

Elini salladı havada yorgunlukla.

“Önce uyku, önce uyku…”

bottom of page