UMUDUN PEŞİNDEN GİDEN AYAK İZLERİ, “SAHİPSİZLER”
- Ayşe Kevser Can

- 8 Eki 2024
- 3 dakikada okunur
Yazar: Ayşe Kevser Can
Editör: Gülşah Sarı

Yazar Hana Tooke’un kaleme aldığı “The Unadoptables” romanı, “Sahipsizler” ismi ve Genç Timaş etiketiyle Türkçe’ye çevrilmiş. Çizimleri Ayesha L. Rubio, çevirisi ise Barış Purut tarafından yapılmış olan gotik, esprili, absürt ve büyüleyici bir anlatıma sahip olan kitap, sizleri terk edilmiş yetimler beşlisinin on dokuzuncu yüzyıl Amsterdam’ının atmosferinde heyecan dolu maceraya götürmekte! Siz, 19.Yüzyıl Amsterdam’ında bir maceraya atılmayı hiç düşünür müsünüz? Peki, bir macera ne kadar gotik ve absürt olabilir dersiniz?
Kitap, Amsterdam’ın Küçük Lale Yetimhanesi’nde yaşamak zorunda bırakılan bu beş sıra dışı çocuğun hikâyesini anlatıyor. Küçük Lale Yetimhanesi’ne çocuk bırakabilmek için belli kuralları yerine getirmek gerekiyor ve bu kurallar konulduğu yıldan beri bir kere bile çiğnenmeksizin uygulanıyor. Roman, her biri birbirinden farklı beş bebeğin yetimhaneye bırakılmalarıyla başlıyor. Bu da sıra dışı olmalarının sebebini oluşturuyor. Küçük Lale Yetimhanesi’ne terk edilen beş bebeğin isimleri ise terk edilme şekillerine göre belirleniyor. Çünkü hiçbiri terk edilme kurallarına uygun bir şekilde yetimhaneye bırakılmıyor ve hepsinin kendine has özellikleri var. Elinora Gassbeek’in Küçük Lale Yetimhanesi’nin müdireliğini yaptığı onca yıl içinde, “Bebek Terk Etme Kuralları” bir kez olsun ihmal edilmiyor. Ta ki 1886 yılının sonbaharına kadar. O sonbahar ve takibindeki aylarda Küçük Lale Yetimhanesi’ne art arda beş bebek terk ediliyor.
Lotta, Egg, Fenna, Sem ve Milou isimli çocukların anlamsız hikâyeleri bebekliklerinden itibaren başlıyor. Yetimhaneye kabul edilemeyecek şartlarda, biri teneke alet kutusunda, biri kömür kovasında, biri piknik sepetinde, biri buğday çuvalında ve sonuncusu tabut şeklindeki bir sepette olmak üzere yıllarca “Bebek Terk Etme Kuralları”nın hiç çiğnenmediği Küçük Lale Yetimhanesi’ne bırakılan bu bebekler, onları farklı kılan özellikleri nedeniyle yetimhanenin despot ve sevgisiz müdiresi Elinora Gassbeek tarafından “Sahipsizler” olarak etiketleniyor. Hepsi birbirinden farklı olan küçük yetimler, zamanla çok yakın arkadaş oluyorlar. Ve onları sevmediğini her halinden belli eden yetimhane müdiresinin yanında bir gün evlat edinilecekleri günü bekliyorlar. Milou hariç! Milou’nun terk edilmesiyle ilgili diğerlerinden farklı fikirleri ve hatta bununla ilgili teorilerini yazıp derlediği özel bir defteri var, daha da önemlisi ailesinin bir gün geri geleceğine dair kuvvetli bir inancı da mevcut. Bu inanca tutunan Milou, evlat edinilmemek için elinden geleni yapar ve artık sabrı taşan Müdire Gassbeek ise taşıdıkları farklı özellikleri nedeniyle -evlat edinilemeyen- yetimlerden tek hamle ile kurtulmaya karar verir.
Diğer çocuklardan farklı oldukları için dışlanan ve yetimhanenin müdiresi tarafından “Sahipsizler” olarak adlandırılan çocuklar, yetimhanede yaşadıkları on iki yıl boyunca ailelerini bulma umutlarını bir kez bile kaybetmiyorlar. Fakat gizemli bir adam yetimhanenin kapısına geldiğinde ve çocukları evlat edinmek istediğini söylediğinde işler oldukça karmaşık bir hâl almaya başlıyor. Uğursuz bir gemi kaptanı olan gizemli adama sözleşmeli köle olarak satılma tehdidiyle karşı karşıya kalan bu çocuklar, Milou’nun kurt sezgili kulaklarının ona verdiği hislerinin gücüne güvenerek ve yetimhaneden kaçma kararı alarak cesur bir kaçış gerçekleştiriyorlar. Grubun elebaşı olan Milou’nun ebeveynlerine götüreceğine inandığı teorilerle dolu ipuçlarının izini sürmek için bilinmezliğe doğru yola çıkıyorlar. Bu yolculuk, Amsterdam’ın büyüleyici atmosferinde, kendi güçlerini fark ettikleri, sevgiyle birbirlerine tutundukları, saatçiler, korsan gemiler, kötü adamlar, terk edilmiş ev ve kuklalarla dolu bir yaşama doğru heyecanlı kaçış hikâyesine dönüşüyor.
Olaylı bir şekilde özgürlüklerine kavuştuklarını düşünen bu beş yetim, kaçış sırasında Milou’ya ailesinin bıraktığı etiketi işlemeli, oyuncak kedi kuklasının içinden çıkan saatin koordinatlarından yola çıkarak Milou’nun ailesini bulmaya çalışıyorlar. Milou’nun motivasyonu kendi ailesini bulmak olsa da arkadaşlarıyla beraber sıcak bir yuvaya kavuşma isteği de vardır. Roman boyunca çocuklar, Milou’nun ailesine kavuşma isteği çizgisinde hareket etseler de, karşılaştıkları zorluklarla baş etme şekilleriyle, acımasız bir dünyada birbirlerine destek olmalarıyla, her şart ve koşulda yetenekleriyle birbirlerini tamamlıyorlar. Birbirlerini her durumda koruyup kollayan bu beş arkadaş, aile olmanın sadece kan bağından ibaret olmadığını güçlü bir şekilde kanıtlarlar. Sahipsizler, bu beş çocuğun başından geçen bir dizi absürt ve tuhaf macerayı ise Milou’nun ağzından anlatır.
Hikâye akıp gittikçe “Bu çocuklar nasıl kurtulacaklar, peki şimdi ne yapacaklar?” sorularını sıklıkla sorabilirsiniz. Birbirine sadık ve oldukça bağlı olan bu beş sıra dışı cesur çocuğun macerasını okumak hem heyecanlı, hem keyifli. Bizden söylemesi!