TUTSAK KURBAĞA

Yazar: Aysel Yardımcı Editör: Ayşe Çipan Büyükcam

Şef Editör: Behice Kavak

Korkunç büyücü cadının şatosu, korkunç büyüklükteki ejderhalarla doluymuş. Türlü ejderhalar, bazen uyurmuş kimi zaman da düellolar yaparlarmış. Bu yüzden şatodaki yanık kokusu genzinizi yakabilirmiş. En yakın ülkeye kilometrelerce uzak olan bu şato, duman karası gökyüzünün gölgesi altında karanlığa gömülü hâliyle hiç de misafirperver görünmüyormuş. Şatonun en tepesindeki camda, sürekli özgürlüğünün yolunu gözleyen birisi varmış. Kurbağa Kurbik, diğer kurbağaların aksine sadece özgür olduğu, göllerde zıpladığı, evinde sinek yiyerek film keyfi yaptığı, çeşitli çiçekleri kokladığı günleri düşlüyormuş kocaman odanın küçücük penceresinin önünde. Diğer kurbağalar cadının büyük yalanına inanmışlar bile. Belki de çaresizliktendir, kim bilir? Cadı, ülkedeki tüm kurbağaları toplayıp bu şatoya hapsetmiş. Onlar için prensler ve prensesler geleceğini, eğer onlar tarafından öpülürlerse bir prens veya prensese dönüşeceklerini anlatıp üzerine bir kahkaha patlatıyormuş.

Bu efsaneye inanan sadece esir kurbağalar değilmiş. Efsane; tüm ülkelerde kulaktan kulağa, dilden dile, kalemden harflere her yeri dolanıyormuş. Güçlü, cesaretli, hayatının amacı kahramanlık gösterme ve prenses kurtarma olan nice prens yollara düşüyormuş her geçen gün. Güzel, merhametli, hayatının amacı iyilik yapma ve yardım etme olan nice prensesler de yollara düşüyormuş her geçen gün. Geri dönemeyenlerin gizemi, geri dönenlerin biraz görerek biraz abartarak anlattıkları bu akıl almaz macerayı daha da cazip kılıyormuş. Bu işin en kârlısı elbette ki cadıymış. Esir kurbağaları dâhil, prensleri, prensesleri kandırmak marifeti kenarda dursun, amacı; şatosuna gelen prensleri ve prensesleri tutsak edip güzellik, kahramanlık, çok nadir de olsa iyilik, güç, akıl, hayat enerjisi gibi özelliklerini alıp kullanmakmış. Gücüne güç, cesaretine cesaret, cadılığına cadılık ve hatta güzellik katmış bu sayede.

Bu efsane, Protesto Ülkesi’nde de yayılmış. Protesto Ülkesi, adı üstünde; haksızlığı, bazen de haklılığı, insanları, hayvanları, dünyayı, güneşi, suyu ve bilumum her şeyi yeri geldiğinde protesto eder, yeri geldiğinde korur, yeri geldiğinde bunlar için bildiri yayınlarmış. Tüm ülke sefere hazırlanmış. Kurbağalara özgürlük! Tabii ejderhalara da! Tabii prenslerin ve prenseslerin ruhlarına da!

Akıllıca bir plan yapmışlar. Ateş geçirmez zırhlarını kuşanmışlar ve ejderhaların ağızlarına atmak üzere küçültülmüş yangın söndürücüler geliştirmişler, tabii etkisi kısa sürecekmiş ve ejderhalar bundan zarar görmeyeceklermiş. Cadının aklını karıştırmak için yol üzerinde görüp aralarına aldıkları prens ve prensesleri aynı anda şatoya göndermişler. Cadının, mutluluktan başı dönmüş. (Sırf meraktan az ölçüde aldığı iyilik iksiri de kafasını karıştırmış olabilir çünkü normalde böyle küçük hatalar yapmazmış.) Cadı aheste tavırlarla, ilk kimden başlasa diye düşünüp oyalanırken; ordu, esir prensler ve prenseslerin kendilerinin ve özelliklerinin tutulduğu cam şişeleri kırarak cadının güçsüzleşmesini sağlamış.

Sonrası basit; ejderhalar, prensler, prensesler ve zindanlardaki kurbağalar serbest bırakılmış. Ejderhalar, krallıklara katılmak isteyince prensler ve prensesler, onları evcilleştirmekle meşgul olmak gibi yeni bir amaç edinmişler. Cadının ayağa kalkmaya gücü yokmuş. Kurbağalardan, inancını koruyup da prenslerin ve prenseslerin peşine düşenler olmuş.

Kurbağa Kurbik ise, derin bir nefes almış, özgürlüğünü koklamış. Şatoda yaşamaya karar vermiş, bin yıl öncesinden kalma toz kütlelerini temizlemek birkaç ayını almış. Fazladan pencere açarak ışığı davet etmiş içeriye. Sonra tüm bu yaşadıklarını resimlere fısıldamış, çerçevelerini duvarlara asmış. Kapının önüne, “Çok Kahramanlı Bir Garip Hikâye: Tutsak Kurbağalar Müzesi” tabelasını asmış. Müzesinde misafiri çokmuş. Müze, pazar ve pazartesi günleri kapalıymış çünkü seyahate çıkar bazen de arkadaşlarını ziyarete gidermiş Kurbik. Önemli birilerini mi unuttuk? Heh, evet. Protesto Ülkesi Ordusu ülkelerine sağ salim dönmüşler. Duyduğuma göre en son Güney’e doğru yelken açmışlar. Neyi korumaya gittiklerini henüz öğrenemedim.