TOŞİNA’DA UYANIŞ
- Reyhane Yarış

- 8 Eki 2024
- 3 dakikada okunur
Yazar: Reyhane Yarış
Editör: Gülşah Sarı
Çizer: Büşra Şahin

Yataktan kalkar kalkmaz çağla yeşili hırkasını sırtına geçirdi. Kemiklerinde hissettiği soğuk rüzgâr hırkasının düğmelerini hızla iliklettirdi. Parkeleri gıcırdayan ahşap kulübede on adımdan sonra laboratuvardaydı.
Pırıl pırıl bembeyaz laboratuvarının rafları irili ufaklı cam tüp ve kavanozlarla diziliydi. Her sabah yaptığı gibi karbonat, lavanta ve portakal yağıyla hazırladığı bitkisel dezenfektanı kulübesinin her bir milimetre karesine püskürttü.
Ağzı kulaklarına varana dek gülümsedi. Ahşap kulübe, lavanta ve portakal kokusuyla bütün bakterilerden arınmıştı. Demlemeye bıraktığı biberiye çayını artık keyifle içebilirdi. Her saat başı kekik suyuyla ovaladığı fincanına uzanacaktı ki kapı çaldı. Birden nabzı hızlandı, yutkunmaları sıklaştı. Kapıyı açmayacak ve yeni bakterileri içeri buyur etmeyecekti. Kapının gözetleme deliğinden baktı. Üç kollu, iki kuyruklu, boynuzlu envaiçeşit bakteri tombik bir çocuk elinde cirit atıyordu.
Hayııııır, olamaz!
Pirüpak teyze çığlıklar içindeydi. Sesin şiddetiyle laboratuvardaki tüpler çatır çatır çatladı.
─ Git giiiit! Çabuuuuk giiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiit!
─ Şeyyy, annem biftek pişirmişti de…
─ Hâlâ orda mısın?
─ Kapının önüne bıra…
─ Hayır dedim ya küçük! Git, git buradan!
Küçük kız evine ışınlanmıştı ama Pirüpak teyze hâlâ ciyaklıyordu. Oysa defalarca rahatsız edilmek istemediğini söylemişti. Ama maalesef anlayan yoktu.
Bir zamanlar, bu dağ köyünde kendinden başka hiç kimsecikler yoktu. Ne zaman ki büyük tsunami oldu ve sahildeki evleri yuttu, o zaman insanlarda bir Toşina hayranlığı aldı başını gitti. Sahilden gelenler buraya yerleşmekle kalmayıp Toşina’nın dört mevsim karlı havasını samimiyetleriyle bahara çevirdiler. Yeni taşınanlara, “Hoş geldin,” demeye gidilmesi, pişen yemekten tadımlık da olsa götürülmesi Toşina’nın âdetlerindendi.
Pirüpak teyze tüm gün laboratuvarında yarasa bitkisinden elde ettiği bakteri soldurucu üzerine çalıştı. Bakteriler, şeffaflaşıp yok olduğunda kahkahaları neredeyse Toşina’nın kulak zarını patlatacaktı. Bakterileri görmek ne büyük bir ayrıcalıktı. Herkes pislik içindeyken o daima sütten çıkmış ak kaşıktı.
Ertesi gün Pirüpak teyzenin aklına galantus bitkisi düştü. Her gün dört gram galantus bitkisi yemek, keskin kokusuyla bakterilere tası tarağı toplatıyordu. Bu ay, yani Maymun gözü ayı, galantusları konserve yapmak için en uygun zamanlardı. Rüzgâr, uğultulu ıslıklar çalıyor; kar, çimenleri hızla beyaza bürüyordu. Şapkasını ve kar gözlüklerini hızla takıp çıktı.
Galantus, yüksek rakımlarda yetişiyordu. Tırmanmaya mecburdu. Tabi rüzgâr onu alâkasız bir yerlere fırlatmazsa. Karlarda düşe kalka ilerliyordu. Kan dolaşımının bir önceki kışa göre daha yavaşladığını üzülerek fark etti. Yaşlılığı bir tekmeyle uzaklara savuşturduğunu sanıyordu, ama hiç ummadığı bir anda karşısında sırıtıyordu. Pes edecek değildi ya. Tırmandıkça tırmandı. Bir süre sonra o kadar yoruldu ki olduğu yere çöküverdi. İçindeki ses, böyle giderse dondurulmuş patatese dönüşeceğini hatırlatıp duruyordu. Tam kalkacaktı ki ne olduğunu anlayamadığı dev bir kar yığınıyla sürüklendi. Sanki onlarca kişi üzerinde tepiniyordu. Her şey hızla yuvarlanıyor, giderek bulanıklaşıyordu. Belki yüz yıl süren derin bir uykuya daldı. Gözlerini açtığında üzerine eğilmiş kafalar topluluğuyla karşılaştı. Bu kadar fazla kafayı en son okul yıllarında görmüştü.
─ Galantuslarım nerede? Burası neresi?
─ Toparlanana kadar bendesin. Ufak bir kaza geçirdin.
Gözleri fıldır fıldır bakan çocuk itiraz etti.
─ Anne ne ufağı Pirüpak teyze tahtalıköye gidiyordu az daha.
─ Oğluuum!
─ E öyle anne. Pirüpak teyze dağcılığa mı başladın? Çığ düşebilir diye kaç kere anons ettiler.
─ Çığ mı düştü? Yok yaa?
─ Çığ yalnız düşmedi Pirüpak Teyze. Seni de top gibi yuvarladı.
Çocuğun patavatsız hâlleri Pirüpak teyzeyi eğlendirdi. Şöminenin çıtırtısıyla bütün buzları yavaş yavaş çözüldü. Eee kalbindeki buzlar da bu sıcaklığa kayıtsız kalamadı. Üzerine giydirilen beyaz sabun kokulu yumuşacık geceliği hissediyor, keyiften şımarıyordu. Buharı üzerinde kereviz kokulu çorbayı yudumlarken hayatında ilk defa bakterileri değil, kendisini hayata döndüren ışıltılı gözleri gördü.