TANDIR BAŞI DERNEĞİ
- Zehra Pountso

- 8 Eki 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 10 Eki 2024
Yazar: Zehra Pountso
Editör: Tuğba Atlı
Çizer: Züleyha Erken

Fatoş Hanım’ın yüzü buruştu,
Bunalttı onu artık bu koku duyusu.
Esra bebeğin alırken dopdolu altını,
Burnunu gıdıkladı bir koku sası mı sası.
Burnunun direğinden bir ses geldi; ÇAT!
Tombul ayaklarıyla yürüdü PAT PAT.
Soğan kavurdu, gözler yanmaktan kırpıldı; KIPS KIPS,
Fatoş Hanım’ın burnu durmadı; HIMPS HIMPS.
Pofuduk ellerini sardı soğan kokusu,
Üstüne geldi çöpler çuval dolusu.
Burnunun direğinden bir ses geldi; ÇAT!
Tombul ayaklarıyla yürüdü; PAT PAT.
“Yandı burnum yandııı!..”
Fatoş Hanım bayılıp kalacak sandı.
Ahırın yanından geçerken inek seslendi; MÖÖÖ!..
Fatoş Hanım nefesi içine çektiği gibi haykırdı; PÖÖÖ!
Tezek kokusuyla bakraçta bozulan süt,
Birleşip Fatoş Hanım’a çektiler bir şut.
Burnunun direğinden bir ses geldi; ÇAT!
Tombul ayaklarıyla yürüdü; PAT PAT.
Komşusuna seslenip kadınları çağırttı,
Tandırın başında hepsini toplattı.
Tandır başı derneği dertli,
Yudumlarken çaylarını, birer şekerli.
Fatoş Hanım konuşmayı başlattı,
Burnundan çektiklerini anlattı.
Kadınlar aynı şekilde söylendi,
Hepsi kötü kokulardan veryansın etti.
Kızartma yapar baştan aşağı yağ kokarız,
Sanki ellerimize her gün soğan suyu sıkarız.
Bebeğin altıydı kusmuğuydu,
Bir de üstüne geldi canavara dönüşmüş çöp kokusu.
Yayılırken peynir kokusu çorapların,
Nedir çözümü bunu duymamanın?
Kimine göre deli,
Kimine göre veli.
Köyün doktoru Hasan,
Hiç yok onu sevip saymayan.
İşte bu derdin dermanı onda,
Tandır başı derneği hatunları koştular hemen deli Hasan’a.
Koku duyusunu hemen köreltmek için,
Hazır etmiş bir ilaç, gülüyor ama ne için?
Heyecanla içtiler hepsi o gece uyumadan,
Sabah yumurtalı ekmek kızarttı Fatoş Hanım hiç koku almadan.
Hepsinin yüzünde kocaman bir sırıtma,
Kötü kokular sanki yoktu havada.
Akşam alırken Esra bebeğin altını,
Fatoş Hanım hiç nefesini tutmadı.
Keyiften elma yanakları kızardı,
Esra’yı öpüp öpüp kokladı.
Kokladı bir daha kokladı; HIMPS HIMPS,
Gözlerini şaşkınlıkla kırptı; KIPS KIPS.
Şişirdi burun deliklerini iyice,
Bir daha denedi koklamayı delice.
Koştu saksıdaki menekşeye; HIMPS HIMPS!
Gözlerini şaşkınlıkla kırptı; KIPS KIPS.
Başından aşağı sanki döküldü kaynar sular,
O an anladı başlarına nasıl bir iş açtılar.
Koştu tandırın başına hemen,
Kadınlardan da vardı gelen.
Herkesin burun delikleri şişip duruyor,
Ama birazcık olsun kimse koku alamıyor.
Burunlar çabalıyor; FIH FIH!
Deli Hasan bir köşeden gülüyor; PIH PIH…
Kimi feryad etti günüme başlayamam güllerimi koklamadan,
Kiminin yavrusunun altı pişmiş annesi anlamadan.
Kimi yakmış yemeğini yanık kokusu gelmeyince,
Kimi anlamamış bile terleyince.
Kısacası hiç memnun değillermiş bu durumdan,
Hemen çözüm bulsun istemişler deli Hasan’dan.
Hasan iyi bilirmiş durum nedir,
Zaten beklemiş elinde panzehir.
Bastonuyla gelmiş; TAKATA TUKATA,
Parmaklarını gezdirmiş aksakallarında.
“Belki sürer bir gün, belki geri gelir hemen,
İçinde var bir miktar dua, bir miktar çemen.”
Heyecanla içtiler hepsi o gece uyumadan,
Sabah yumurtalı ekmek kızarttı Fatoş Hanım hâlâ koku alamadan.
Kirli çamaşırlar, peynir kokulu çoraplar…
Tavada kavruldu zeytinyağlı soğanlar.
Şişirdi burun deliklerini iyice,
Bir daha denedi koklamayı delice.
Kokladı bir daha kokladı; HIMPS HIMPS!
Gözlerini üzüntü ile kırptı; KIPS KIPS.
Esra bebeği koklamayı denedi endişeyle kalbi; PIT PIT.
Alamayınca o pamuklu yaseminli süt kokusunu, aktı gözyaşları; ŞIP ŞIP…
Değiştirirken Esra’nın altını,
Bir anda çattı Fatoş Hanım kaşlarını.
Ekşimiş süt, çürümüş patates, bozulmuş peynir…
Bir şey gıdıkladı burnunu ama nedir?
Esra’nın bezindeki karışımın kokusu,
Geldi tırmandı burun direğine doğru bir yokuşu.
Burnunun direğinden bir ses geldi; ÇAT!
Ellerini birbirine vurdu sevinçten; PAT PAT.
Hııımmmppss diye içine çekti bu kokuyu sası mı sası,
“Ooooohhhh,” Dedi sanki kolonya koklamıştı.
Yıkadı soğan kokan ellerini iyice,
Uyudu Esra bebeğin kokusunu içine çeke çeke derince.