top of page

SESSİZ AYAKKABI

  • Yazarın fotoğrafı: Eda Gizem
    Eda Gizem
  • 18 Şub
  • 2 dakikada okunur

YAZAR: EDA GİZEM

EDİTÖR: AYŞE KEVSER CAN

ÇİZER: İLKNUR ŞAMLI



ree

Zamanlardan bir zaman masal içinde,

Köylerden bir köy var yolun izinde.

Orman kadar derin, ağaç kadar heybetli,

Çeşit çeşit hayvanlar, doğası pek renkli.

 

Dağ bayır, çayır çimen, düz gider dere tepe,

Hep birlikte yaşar köylüler rızkının peşinde.

Yapraklar kadar hafif, kuşlar kadar sakin,

Dünyanın en iyi ayakkabıcısı yaşar; adı: Fatin.

 

Hiç bitmez kapısında ardı ardına insanlar,

Neydi sıranın sırrı kulaktan kulağa fısıldarlar.

Derler ki sihirli imiş yaptığı ayakkabılar,

Ayakkabılarını giyenler kuş olur uçarlar!

 

Kap kap ayakkabılar, tüy tüy adımlar…

Yürüdükçe hiç tıkırtısını duyurmazlar.

Sakin Köy’ün sakinlerinin sırrı budur lakin

Düşünür durur hepsi ayakkabıları, için için.

 

Güneşin cayır cayır yaktığı günler gelmiş iken

Dükkânında Fatin, dört dönüp sekiz dövünür iken!

Bir yandan yoluyordu akça pakça saçlarını,

Bir yandan kolaçan ediyordu dükkânını.

 

Kapıda sıra sıra dizilmiş herkes, bekliyor potin.

“Ah akılsız başın! Nereye koydun çivileri Fatin?”

Sıranın en başında meraklı mı meraklı bir Ali,

Uzattı kafasını, dükkânın kapısından içeri.

 

“Ne aranır, ne dört dönersin Fatin amca?

Herkes sabırsızca bekliyor, on metrelik kuyrukta.”

Fatin’in akılsız başı, ansızın hatırladı olanları.

Çiviler için bir anlaşma yapmış, hiç uymamıştı!

 

Kuş olup uçmuş, rüzgâr olup göçmüştü çiviler.

Hepsini götürmüştü, tozlarını serpen periler.

Bunları söylese bir dert söylemese bin dert,

Ah, bilseniz ormanın sihirli perileri ne de cömert!

 

“Ben diyeyim yedi yıl, sen de yetmiş yıl önce,

Bir anlaşma yaptım ormanın sihirli perileriyle.

Görevim uzak tutmaktı bu diyardan patırtıyı.

Onlar ise serpecekti çivilere, sihirli tozlarını.”

 

İşte, budur sırrı Fatin’in tüy gibi ayakkabılarının.

Marifet Fatin’in değil, perilerin sihirli tozlarının!

Fakat unutuverdi onların, “Sakın ha!” uyarısını:

“Kullanmayasın çivileri, düşünerek kendi refahını.”

 

Ayakkabıların sırrını öğrenen Ali pek şaşkın,

Duyduklarını Sakin Köy’e uçuruverdi ansızın.

O günden sonra köy hareketli mi hareketli,

İnsanların adımları çok sesli mi çok sesli.

 

Köyün ahalisi takır tukur hep yürüdükçe,

Meydan dönüşüverdi büyük ses cümbüşüne.

Ormanın perileri terk edip gidince bu diyarı,

Fatin çekiyordu artık akılsız başının cefasını.

 

Dinlenilmeyince sözler, çekip gider periler.

Hikâyenin sonunu bekleyip durdu meraklı Aliler, Ayşeler.

Diyelim öyleyse perili hikâye burada bittiğine göre,

Gökten üç elma düşmüş: Sana, bana, bir de Fatin’e…


 
 

©2023, Recep Bilal Aksu tarafından kurulmuştur.

  • Instagram
bottom of page