SARIŞINLAR
- Ayşe Kevser Can

- 8 Eki 2024
- 1 dakikada okunur
Yazar: Ayşe Kevser Can
Editör: Sevde Dilruba Ünyeli
Çizer: Sebile Koca

Her sene bahar mevsiminin kapıyı çalıp, fısır fısır esen rüzgârlar eşliğinde kapıyı tıklatıp içeri girdiği ılık günlerde yavru ördeklerin yüzme talimi başlardı. Her hafta aynı gün, aynı saatte düzenli olarak yüzme talimine götürülürlerdi. O keyifli gün yine gelip çatmıştı işte! Salı sallanır çarşamba yollanır vaziyette gün ağarınca kamyonete yüklenmişlerdi. Yol boyunca kafeslerinde kıpır kıpır kıpırdanmadan duramayan yavrular -huzursuz ördek sendromuna tutulmuşlar gibi- sarsılıp duruyorlardı. Yol mu onları sarsıyordu, onlar mı yolu sarsıyordu pek ayırt edilemiyordu. Kamyonet derenin kenarına yanaşıp durduğunda kısa süreliğine kıpırtısız sessizliğe bürünmüşlerdi. Dağ bayır aşılmış, dere tepe gidilmiş, dönülecek yollar geçilmiş, en nihayetinde gidilecek yere varılmıştı.
Kamyonetin arka kapak kilit anahtarının sesi duyuldu. Gaarrçç, gırrrçç! Ciiiyyyuuuvv! Yavru ördekler, anahtardan çıkan kilit sesinin gıcırtısıyla kıpırdanmaya kaldıkları yerden devam ededursun şeflerden biri istiflendikleri kasaları dere kenarına en yakın köşeye indirmeye çoktan başlamıştı bile. Ördekçi başı Mamet ise, pantolonunun paçalarını çemreyerek dizine kadar yükseltmiş ve dereye girmiş, yavruları hazır olda bekliyordu. Şef yardımcısı ise kasaların kapaklarını açıp, “Su gibi gidin, su gibi gelin,” der gibi ördekleri dereye dökmeye başlamıştı. Sürüler hâlinde çağlayanlar gibi dereye akan sarışınlar, ördekçi başı nereye onlar oraya kıvrıla kıvrıla talim terbiyeden geçiyorlardı. Bu talimin ahengine en çok kamyonet radyosunda çalan, “Sarışınlar çat çat, çat çat çat...” şarkısı yakışıyordu.