SAKLI ORMAN-MİNİ’NİN GOLF TOPU
- Serap Doygun

- 13 Haz 2024
- 4 dakikada okunur
Yazar: Serap Doygun
Editör: Zeliha Kılıç

Size zirvesi bulutlarla kaplı, yüksek dağların ardında, otobüslerin gitmediği, trenlerin geçmediği bir yer anlatmak istiyorum. Hayır, havaalanı yok. Bisikletinizle gitmeniz ise mümkün gözükmüyor. Ama moraliniz bozulmasın. Saklı Orman’la ilgili bildiğim her şeyi, hem de hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan anlatacağıma inanabilirsiniz. İzci sözü!
O zaman Zencefil Hanım’la başlayalım. O bir botanikçi. Onunla Saklı Orman’da yürüyüşe çıkmak demek sekiz yüz elli altı sayfalık “Bitkiler ve Hakkında Bilinmesi Gereken Her Şey” kitabına balıklama dalmak demek. Mini ne zaman anneannesiyle dolaşmaya çıksa eve perişan bir şekilde döner. Minik ayakları şişmiş, orasına burasına çeşitli otlar takılmış olur. Hepsinden önemlisi yanından geçtikleri her bitki hakkında anneannesinin verdiği uzun bilgilerle kafası, tatile giderken hazırladığın bavul gibi tıka basa dolar. Gelelim harika bir zoolog olan Kestane Bey’e. O, bu alanın en iyisi. Çamur zıpzıpı, fil kulaklı ahtapot, deniz gergedanı, zürafa biti… Aklınıza gelebilecek tüm hayvanların özelliklerini bilir. Mini her defasında bu sefer kesin bilemez umuduyla Saklı Orman’da rastladığı yeni bir hayvanı dedesine sorar. Ancak dedesi onu da bilir.
Anneannesi ile yapılan yürüyüşler, dedesi ile incelenen hayvanlar dışında Mini’nin günleri topladığı yaprakları koleksiyon defterine yapıştırmakla, anne ve babasından gelen kartpostalların hepsine teker teker bakıp sonra onları tarih sırasına dizmekle geçer. Ormandan topladığı meyveler ve bitkilerle lezzetli içecekler yapar. Tarçın, yabanmersini ve ıhlamurun bir araya geldiğinde ortaya çıkardığı o tatlı-ekşi koku ormandaki tüm canlıları Mini’nin mutfağına doluşturur. Bu lezzetli içecekleri yudumlarken yapmaktan en keyif aldığı şey ise büyükannesinin onun için çiçeklerden hazırladığı rengârenk boyalarla resim yapmaktır.
Mini bu sabah koleksiyon defterine yapıştırabileceği yeni yapraklar aramak için yürüyüşe çıktığında köknar ağaçlarından birinin dibinde garip bir şey gördü. Küçük gözlerini kıstı ve o şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştı. Tam on yedi saniye sonra Mini’nin gözleri parıldadı. Bu minik, yuvarlak, beyaz şey bir golf topuydu ve Mini’nin hiç golf topu olmamıştı. Golfun ne olduğunu biliyordu çünkü ailesinin keşif seyahatlerinden gönderdiği kartpostalların birinde görmüştü. Bu kartpostalı yolladıkları şehirde neredeyse Mini’nin mutfağı kadar küçücük bir koru dışında ağaç yoktu. Bunun yerine alabildiğine geniş golf sahaları vardı. Dedesi ağaçları çok severdi ve onu ağaçların kesilmesi gerektiğine eften püften sebeplerle ikna edemezdiniz. Dolayısıyla kartpostalı gördüğünde de söylenip durmuştu.
—İnsanların deliklere top sokabilmek için o güzelim ağaçları kestiklerine inanamıyorum.
Mini, köknar ağacının dibinde golf topunu gördüğünde dedesinin söyledikleri aklından geçti. Dedesini üzen o şeye yakından bakmak istedi ve hiç düşünmeden minik patileriyle onu avuçladı. İşte tam o anda acı feryadı tüm ormanda yankılandı. Avuçlarına batan dikenler Mini’nin canını çok acıtmıştı. Telaşla golf topunu havaya fırlattı. Minik beyaz golf topu havada üç takla attı ve gelip Mini’nin sırtına saplandı. Mini telaşlandı. Dedesi golfu anlatırken topunun dikenli olduğundan bahsetmemişti. Doğrusu biraz hayal kırıklığına uğradı. Sırtına saplanan golf topundan bir an önce kurtulmak için karahindibalar ve ebegümeçleriyle kaplı patikadan eve doğru hızla koşmaya başladı. Eve vardığında büyükannesi bahçedeki sandalyesinde oturmuş kitap okuyordu. Dedesi ise dün gece ormanda bulduğu yaralı kelaynak kuşunun göğsüne hazırladığı özel merhemi sürüyordu. Mini bahçe kapısından içeri girerken avaz avaz bağırdı.
—Yardım edin!..
Zencefil Hanım elindeki kitabı havaya fırlattı. Sallanan sandalyesinden aceleyle inmek isterken yere yuvarlandı. Kestane Bey ise kelaynak kuşunun yarasına sürdüğü kremi elinden düşürdü. Kuş da bu hengâmeden korkup gökyüzüne havalandı. Kestane Bey ilk şaşkınlığı attıktan sonra Mini’nin yanına koştu. Bu sırada Zencefil Hanım da toparlanıp yanlarına gelmişti. İkisi aynı anda bağırdı.
—Neyin var Mini?
Mini kızgın bir bakış fırlattı ve acıyla dedesine çıkıştı.
—Golf topunun dikenli olduğunu söylememiştin.
Dedesi, Mini’nin neden bahsettiğini bilmiyordu. Ona şaşkın şaşkın bakarak yanıtladı.
—Çünkü dikenli değiller.
Zencefil Hanım hâlâ neler döndüğünü anlamamıştı. Araya girdi ve ikisini de susturdu. Sonra boynunda asılı duran gözlüğü takıp Mini’ye yaklaştı. Mini’nin sırtına iyice eğilen anneannesi bir sevinç çığlığı attı.
—Ah, mirketler aşkına! Gözlerime inanamıyorum bu bir mammillaria herrerae.
—Yani golf topu?
—Hayır, golf topu. Evet, değil.
Heyecandan ne diyeceğini şaşıran Zencefil Hanım durdu ve derin bir nefes aldı. Kendisinden bir açıklama bekleyen iki çift göze ışıltıyla baktı ve tane tane anlatmaya başladı.
—Bu bir golf topu kaktüsü. Dünya’nın en az bulunan dokuz bitkisinden biri. Şeklinden dolayı bu ismi almış. Aslında Meksika’nın Queretaro Dağları’nda yetişir ancak bitki yetiştiricilerinin yasadışı toplamaları sebebiyle sayısı oldukça azalmış ve nadir bulunan bitkiler sınıfına girmiştir.
Zencefil Hanım ellerini coşkuyla çırptı. Gerçekten çok sevinçli olduğu her hâlinden belliydi.
—Demek ki ekolojiyi canlandırma çalışmalarımız yolunda gidiyor. Bundan böyle nadir bulunan bitkilerin etrafımızda yeniden hayata tutunmasına daha sık rastlayacağımıza eminim.
Zencefil Hanım patilerine taktığı bahçe eldivenleriyle golf topu kaktüsünü Mini’nin sırtından dikkatlice aldı. Onu bahçedeki saksılardan birine ekti. Daha sonra Mini’ye yaklaşıp kafasını usul usul okşadı.
—Bir daha ne olduğunu bilmediğin bitkilere elinde eldiven olmadan dokunma tatlım. Anlaştık mı?
Mini daha ağzını bile açamadan dedesi araya girdi.
—Diyene bak! Her gördüğü bitkiyi kucaklayan botanikçi.
Zencefil Hanım gözlerini devirdi. Her zamanki Kestane Bey işte huysuzluk yapmadan duramazdı. İşe yaramayacağını bildiği hâlde cevapladı.
—Ben onları ne olduklarını bilerek kucaklıyorum.
—Hadi ama hepsi birbirinin aynı!
—Aksine, sen de biliyorsun ki hepsi birbirinden çok farklı.
—Fark büyük: açık yeşil, koyu yeşil, çok daha koyu yeşil.
Zencefil Hanım kendine bir bitki çayı koymak için mutfağa giderken Kestane Bey hâlâ söyleniyordu. Mini de bu arada anneannesine cevap vermek için açtığı ağzını kapadı. Böyle anlarda en iyisinin ortadan kaybolmak olduğunu öğrenmişti. Koleksiyon defteri için hâlâ bir yaprak bulamadığı aklına geldi ve ormanın derinliklerine yürümeye başladı.