NEDEN KIRŞEHİR
- Özge Erkal
- 8 Eki 2024
- 3 dakikada okunur
Yazar: Özge Erkal
Editör: Gülşah Sarı
Çizer: Hatice Öztürk

Gökyüzünün iyi geceler dileme şekli her şehirde aynıdır. Güneş batar, karanlık ortalığı sardığında yıldızlar çıkar ve her canlı artık uyuması gerektiğini bilir. Ama benim minik kelebeklerim uyuyorlar mı hiç bilmiyorum. İçimde sürekli kıpır kıpır oynuyorlar. Sabahları uyandığımda onları, odamın her bir köşesini sarmış olarak buluyorum. Kazanacağım yarışı hayal ettikçe sayıları daha da artıyor. Kimisi dans ediyor kimisi pencereden uçup gidiyor. Sayıları azalır annem fark etmez diye düşünürken gittikçe çoğalan kelebekler bütün planımı fena hâlde suya düşürdü.
Tam bir ay önce okulda öğretmen bir etkinlik düzenlemişti. Deniz kabuğu toplama etkinliği. Tabii ki bu etkinlikte en çok deniz kabuğunu Selin getirmişti. Çünkü anneannesi ve dedesi bir sahil kasabasında yaşıyordu ve denizde kumdan çok bu kabuklardan olduğunu anlatıp duruyordu. Nedense bu duruma fena canım sıkılmıştı. Söz alıp konuşmuştum.
─ Öğretmenim bu haksızlık!
─ Neden öyle düşünüyorsun Beyza?
─ Selin için deniz kabuğu toplamak çok kolay. Neden buralarda kolay bulunan bir şeyi biriktirmiyoruz?
─ Ne olabilir sence?
─ Meselaaa, çekirdek, ay çiçeğinden bir sürü var. Geçenlerde bir çiçekten tam 1000 tane çekirdek çıktı.
─ Ama Selin ve ailesinin sizin gibi bir ayçiçek tarlası yok Beyza. Belki bir dahaki etkinlik senin için kolay ama Selin arkadaşın için zor olacak. Böyle durumlar olabilir. Haksızlık olarak düşünme.
Teneffüste Selin yanıma gelerek deniz kabuklarından istediğimi seçip alabileceğimi söyledi. Fakat ben kabul etmedim. Kızgınlığım geçmemişti. Hem burası Kırşehir’di. Tarlaları olmasa bile herkes kolayca çekirdek bulabilirdi. Öğretmenin başka bir etkinlik yapmasını beklemek istemedim. Bu yüzden Selin’e bir teklifte bulundum.
─ Okulun tatil olmasına az kaldı. Bütün tatil boyunca çekirdek biriktirme yarışı yapalım mı? Deniz kabuğu toplamak kadar kolay olacak mı anlarız.
─ Deniz kabuklarımdan alabilirsin demiştim. Bence böyle bir yarışa gerek yok.
─ Korkuyor musun?
─ Hayır tabii ki. Ama kim daha çok biriktirecek merak ediyorum. Biriktirelim bakalım.
─ Anlaştık o zaman.
O günden sonra annemin çay servisinde tepsiye bıraktığı çekirdekleri alıp alıp çekmecemde sakladım. Okullar tatil olmuştu ve şehrin içindeki köyümüze gitmiştik. Yol boyunca izlediğim ayçiçeği tarlaları beni çok heyecanlandırmıştı. Kırşehir’in yollarına güneş dokunmuş gibiydi. Her yer uçsuz bucaksız sarı sarı tarlalarla doluydu. Buğday başakları dedemin hayatta en sevdiği şey olabilirdi. Onları avucunun içine alır, öper koklardı, “Yavrucuğum bunlar Kırşehir’in gülleri,” derdi.
Yalnız takılan ağaçlar dışında yolda pek ağaca rastlamak mümkün değildi. Yeşil rengi bazı tarlaları ziyaret etmiş ama bazılarına hiç uğramamıştı. Sanki Kırşehir değil de sarı şehirdi. Köye ulaşır ulaşmaz dedemi ilk gördüğümde yine aynı soruyu sormuştum. Kırşehir’in eski adını.
─ Beyzaaa!
─ Ya dede çok güzel söylüyorsun.
─ Söyleyemiyorsun desen daha doğru olur. Makilisos.
─ Makissos olmasın?
─ Ah Beyza kız yine geldin benimle oyun oynamaya.
Kırşehir zamanla farklı isimlerle söylense de Türkler, kırın ortasında yükselen bu şehre Kırşehir demişler. Bence çok da havalı olmuş.
Tarlaya gidip çekirdek toplamak istedim ama dedem daha fazla zamanı olmadığını söyledi. Bunu duyunca, “Eyvah yine Selin kazanacak,” diye iç geçire geçire söylendim. Okulda o kadar kesin konuşmuştum ki yeteri kadar çekirdek toplayamazsam çok üzülecektim. Çareyi köydeki tanıdıkları dolaşıp, “Çekirdeğiniz var mı?” diye sormakta buldum. Dedem çok yardımcı oldu. Yaklaşık üç poşet çekirdeğim olmuştu. Dedemle kimseye belli etmeden bavuluma sakladım. İkimizin arasındaki sırlara bir yenisi daha eklenmişti.
Köyden eve döndüğümüzde çekirdekleri çekmecemin en arka kısmına bıraktım ve bu zamana kadar da o çekmeceyi hiç açmadım. İşte tam da bundan sonra kelebekler geldi. Ah, o kadar çoğaldılar ki sanki anneme bizi gör diye şarkı söylüyorlardı ve elbette annem onları fark etti. Uzun uzun konuşmasıyla baş başa kaldım. Meğer çekirdekler uzun süre çekmecede kalınca üzerinde olabilecek böcek yumurtaları sıcaktan larvaya, ondan sonra da kelebeğe dönüşmüş. Kapalı kapta ve serin bir yerde bekletmek gerekiyormuş. Kelebeklere ve bozulan çekirdeklere veda etmek zorunda kaldım.
Bu yarışın kazananı olamayacağım belliydi. Öğretmen başka bir etkinlik yapana kadar sabırla bekleyeceğime söz verdim, kendime. Okullar açılınca yapacağım ilk iş Selin’e içi çekirdek dolu bir ayçiçeği hediye etmek olacak. Teklifi hâlâ geçerli ise belki de bana yine deniz kabuklarından hediye etmek isterdi.