MİNO VE DİLAVER
- Betül Nur Köse
- 19 Kas 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 Ara 2023
Yazar: Betül Nur Köse
Çizer: Serra Taşçı
Editör: Seher Bozkurt
Şef Editör: Behice Kavak

Güzel Rüyalar Ülkesi’ne hoş geldiniz. Burası çocukların uykularında geldikleri yerdir. Uyumaktan hoşlanmayan, anneleri tarafından zorla yatırılan, “uyumazsan büyüyemezsin” denilen çocuklar, uykularında eğlenebilsinler, sabaha musmutlu uyansınlar, uyurken (yani büyürken) bile sıkılmasınlar diye kurduk bu ülkeyi. Başınızı eğin, tek boynuzlu at size çarpmasın! Dikkatli olun. Burada her ân her şey olabilir.
Gelin size bu ülkeyi biraz gezdireyim. İşte karşınızda kocaman gökkuşağı. Burada çocuklar uçakla gökkuşağının tepesine çıkarılır ve kendilerini bırakıp aşağı doğru kayarlar. Sınırsız eğlence sunan bu ülkede bir Çikolata Şehri ve bir de Şeker Şehri vardır. Çikolata Şehri’nde şelalelerden sütlü çikolata akar, yağmur beyaz çikolata şeklinde yağar ve ağaçlar fındıklı çikolata ağaçlarıdır. Elinizi kolunuzu uzattığınız her yerde damağınız ziyafet çeker, tıpkı Şeker Şehri’nde olduğu gibi.
Yürürken ayaklarınızın yapış yapış olduğu bu şehirde evler tamamen şekerden yapılmıştı. İçeri girdiğinizde misss gibi çilek ve ahududu kokusu sizi karşılarken, duvarların kenarından kırt kırt yemek isteyebilirsiniz ama dikkatli olun, duvarlarını yiyerek evin üstünüze yıkılmasını istemezsiniz değil mi? O hâlde sabâha kadar yiyebilmek için daha mâkul yerler tercih edebilirsiniz. Biraz oradan biraz buradan yiyebildiğiniz bu şehirdeki şekerler erimesin diye üzerine yağmur yağmaz, güneş de ne yazık ki açmazdı ama olsun canım. O kadar kusur kadı kızında bile olurdu.
Güzel Rüyâlar Ülkesi’nde karşılaşmak istemeyeceğiniz tek bir kişi vardı. Dilaver. Çocukları bu ülkede rahat bırakmaz, bir anda karşılarına çıkıp korkutur, ağlayarak bu ülkeden kaçmalarını sağlardı. Dilaver’in sevmediği tek bir şey vardı, mutluluk. Mutlu birini gördüğünde dayanamıyor, mutsuz olması için elinden geleni yapıyordu. Oysa tek zoru sevilmemesiydi Dilaver’in. Görünüşünden dolayı kimse yanına yaklaşmıyordu, onunla oynamıyordu. Kocaman elleri ve ayaklarıyla; iri yarı, dev gibi cüssesiyle; şişmanlığı ve biraz da çirkinliğiyle, kimse arkadaş olmuyordu. Canavar geldi diye herkes kaçıyordu. Oysa pembe bir canavardı Dilaver. Kırılgan, narin biriydi.
Kimsenin onunla oynamayışı, herkesin ondan korkarak kaçışı onu önce üzmüş, zamanla da öfkelendirmişti. Artık mutlu çocuk gördüğünde, korkulu rüyası oluyordu. Her gece buraya gelip çocukların eğlencesini bozuyordu. Gökkuşağını sarsıp çocukları düşürüyor, atın üstünde uçan çocukları gördüğünde atı korkutup herkesin patır kütür yere düşmesine, yaralanmasına sebep oluyordu. En son Çikolata Şehri’nde, nehrin içinden çıkıp çocukları kovalarken görüldü. Şeker Şehri’ne gidip evlerin duvarlarını tek tek yemeye çalışmasını saymıyorum bile. Tüm ülkede ağlama sesleri yankılanır olmuştu. Bazı çocuklar gecelerce buraya uğramadı. Neşesiz, cıvıltısız kalmıştı Güzel Rüyalar Ülkesi.
Bir gün yeni bir çocuk geldi buraya. Mino. Sarı saçlı, mavi gözlü olan bu Mino’nun bir de yusyuvarlak gözlükleri vardı. O kadar büyüktü ki gözlükleri, dedesinin gözlüklerini takıp gelmiş gibiydi. Bir babasının ayakkabıları eksikti! Ön dişleri uzun olan bu komik çocuğun buraya ilk kez geldiği belliydi. Hemen uçan atın üstüne binip kikirdeyerek Şeker Şehri’ne gitti ve gördüğü ilk evin kapı kolunu sincap gibi kemirmeye başladı. Kapı kolunu yedikten sonra bir de baktı ki o da ne? Pembe, iri yarı, dev gibi bir şey! Oturmuş yandaki evi yiyordu kocaman elleriyle. Ne kadar değişik bir ülkeye geldim diye düşündü. Yanına gitmeye karar verdi.
— Merhaba!
Şaşkınca ona bakan pembe canavar sessiz kaldı.
— Benim adım Mino. Senin adın ne?
Şaşkınlığı devam ederken cevap verdi kalın sesiyle.
— Dilaver.
Mino sevimli gülümsemesini takındı.
— Evleri yedikten sonra gidip gökkuşağından kayalım mı?
Dilaver durakladı. Oysa o, gökkuşağından kayanları korkutan, ağlatan biriydi. Şimdi birinin onunla beraber oynamak istemesi, gözlerini doldurmaya yetmişti. Gülümsedi. Sanırım yıllardır gülümsememişti Dilaver. Yıllardır hiç böyle sevinmemişti. Sonunda onun da bir arkadaşı olmuştu. Beraber atla uçacak, beraber çikolata yağmurunda ıslanacak, belki de beraber diğer çocukları korkutacaktı. Çikolata nehrine gizlenip, bir anda ayağa kalkıp çocukları korkutup birlikte güleceklerdi. Belki de bir daha kimseyi ağlatmayacak, hep beraber güleceklerdi. Kim bilir.