MESAFELER ARASI DOSTLUK
- Fatma Geyikçi
- 15 Ağu 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Ağu 2024
Yazar: Fatma Geyikçi
Editör: Ali Kılıç

Geçtiğimiz 23 Nisan Çocuk Bayramı benim için diğerlerinden çok farklı ve özeldi. Okulumuz farklı ülkelerden çocuklar davet etmişti. Gelen misafirler arasında benim de çok uzak diyarlardan gelen bir misafirim oldu. İsmi Amal.
Amal’la kısa zamanda kaynaştık ve sevimli Türkçesiyle çok iyi vakit geçirdik. Onu ailemle tanıştırmak ve ülkemizi tanıtabilmek için evimize davet ettim. Dostluğumuz iyice ilerledi ve ülkesine döndükten sonra da irtibatımızı hiç kesmedik.
Amal bir gün beni ülkesine davet etti. Bu teklif beni çok heyecanlandırdı. Dostumu tekrar görebilmek ve yaşadığı ülkeyi tanıyacak olmak harika bir fikirdi. Ailem de Amal’ı tanıyıp çok sevdiği için izin almam hiç zor olmadı.
Uzun bir uçak yolculuğunun ardından dünyada en çok merak edilen ülkelerinden biri olan bu şehri kuş bakışı izlemeye başlamıştım. Bir an önce dostuma kavuşmak ve şehri adımlamak için sabırsızlanıyordum. Amal’la buluşur buluşmaz birbirimize o kadar sıkı sarılmışız ki bir an kemiklerimiz kırılacak sandım.
- Hindistan’a hoş geldin Can’im, dedi.
Amal’ın bozuk ama sevimli Türkçesi ile bana her seslenişini duyduğumda gülmekten kendimi alamıyordum.
- Gülmeyi bırak Can’im. Şimdi yorulmuşsundur. Eve gidip biraz dinlenecek, sonra bu büyülü şehri gezeceğiz beraber. Hadi gidelim.
Amal beni karşılamaya ailesi ile birlikte gelmişti. Çok tatlı ve neşeli insanlardı. Bol baharatlı yemekleri, hoş sohbetleri ve derin bir uykunun ardından nihayet şehir turumuz başlamıştı.
Amal bir taraftan yol üzerindeki önemli yerleri bana gösteriyor bir taraftan da tatlı Türkçesi ile bana ülkesi hakkında bilgiler veriyordu.
- Bak Can’im, Hindistan dünyanın en büyük coğrafyasına sahip ülkeler arasında yedinci sırada. Yani çok büyük ve çok kalabalık ülke burası. Hindistan Çin’den sonra en kalabalık ülkedir. Çok kalabalık olunca ne oluyor burada para kazanmak çok zor. Böyle olunca eğitim de çok kötü. Yaşıtımız çocuklar, ailesine yardımcı olmak için okula değil çalışmaya gidiyorlar.
Bu duruma çok şaşırmıştım. Biraz da kendi yaptığım araştırmalarla sonucunda öğrendim ki; Hindistan’da 14 yaşına kadar eğitim zorunluymuş ancak Amal’ın dediği gibi maddi zorluklardan dolayı okuma yazma öğrenip üniversitede okuyabilenlerin sayısı sadece yüzde on kadarmış.
Bu sırada acı bir frenle sarsıldık. Karmaşık trafiğin arasında önümüze birden koca bir inek çıktı. Amal’ın babası kornaya basmak yerine sakince ineğin çekilmesini bekledi. Meraklı gözlerle arabamızın içini izleyen inek tekrar yoluna devam edince biz de ilerlemeye bekledik. Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken Amal merakımı giderdi.
-Can’im burada inek çok kutsal, anladın. O geçene kadar beklemek gerek. İnek incitmek, korkutmak, zarar vermek hepsi yasak. Kesip yemek zaten yasak. Bunu yaparsan ömür boyu hapiste kalabilirsin.
Rotamızın ilk durağı Ganj Nehri’ydi. İnanışa göre bu su kutsal ve şifalıydı. Hindistan’da inanış olarak Hinduizm ve Müslümanlık yaygın durumdaymış. İnsanlar genellikle Hintçe ve İngilizce konuşsalar da kullanılan yirmi üç ayrı dil varmış. Bir de dikkatimi çeken şey, rengârenk kıyafetleriydi. Bu kıyafetlerle çok tatlı görünüyorlardı. İpek kumaştan üretilen ve dikişsiz olan bu kıyafetler vücuda sarılarak giyiliyormuş.
-Bu kıyafetlerin adı “sari” Can’im. Yanımızdan sakın uzaklaşma. Burada bolca baharat alışverişi yapabilirsin çünkü burada en meşhur şey baharattır. Hadi, Can’im, acele et! Sana göstermek istediğim çok yer var. Daha Taç Mahal’e gideceğiz.
Yolculuğumuz tüm hızıyla devam edecek, belki sizler de bize eşlik edip merak ettiğiniz yerleri gezmek istersiniz. Ne dersiniz? Anlatacak daha çook şey var. Şimdilik hoşça kalınnnJ