Mavi Küpeli Gaguna
- Burak Sazak

- 4 Ara 2024
- 2 dakikada okunur
Yazar: Burak Sazak
Editör: Hatice Boyraz
Çizer: Özlem Bacı

Güneşin, taş altındaki yuvada dinlenen karıncanın sırtını ısıttığı, rüzgârın tavus kuşunun tüylerini taradığı, sıcacık ve güzel bir gündü. Ta ki Hüdhüd kuşunun sesi duyulana kadar. Hüdhüd kuşunun sesini duyanlar merkezdeki büyük çınar ağacının etrafında toplanmaya başladılar. Ağacın kovuğuna sadece hayvanların liderleri girebiliyordu. Kovuğunun girişinde goriller nöbet tutuyor, ağacın üstünde ise atmacalar uçuşarak etrafı kontrol ediyordu. Herkes tedirgin ve endişeliydi. Çünkü bu ses sadece çok özel durumlarda duyulurdu.
Toplantı bitmişti. Bütün hayvanlar ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı. Liderler toplantı hakkında bilgi vermediler. Çünkü durumun diğer hayvanlar tarafından anlaşılmasını istemiyorlardı. Ama tüm tedbirler alınmıştı. Herkes Tırmaşık'ın getireceği haberi bekliyordu. Nihayet Tırmaşık, tüm ihtişamıyla göklerden süzülerek iniş yaptı. Korumalara " Laa Too Roo" diye seslendi. Bu, gelenin dost olduğunu gösteren bir şifreydi. Tırmaşık liderlerle görüştükten sonra hayvanlar ağaçların arasına ve yerin altına konumlandırıldılar. Çünkü büyük bir tehlike geliyordu ve bu tehlike meşhur kuş avcısı, namı diğer tüy toplayıcısı Gaguna'dan başkası değildi. Tırmaşık, demek bunun haberini getirmişti.
Gaguna kuş tüyünü çok severdi özellikle de mavi renkte olanları. Mavi sevgisi gözlerine yansımıştı. Gözleri de masmaviydi küpeleri de. Gaguna yürüdükçe küpelerinden çıkan "şıkır şıkır" sesleri önce dinleyici kuşları harekete geçirirdi ardından da Tırmaşık'ı. Hele küpelerinin üzerinde elini gezdirip taşın sertliğini hissettiyse bir mavi kuş kokusu aldığına işaretti.
Gaguna önce meşe ağaçlarını geçti. Ardından kuş kokulu çiçeklerden koparıp kokladı. Solundaki çukurda uyuyan kokarcaların yanından sessizce uzaklaştı. İleride çam ağacının tam önünde mavi bir kutu vardı. Bunu görür görmez heyecanlandı ve koşarak kutunun yanına gitti. Kutuyu alır almaz bir ses duyuldu. Bu bir tuzaktı. Kutunun altından çıkan gizli bir ip vardı. Bu ipin ucu, uykusundan uyandırıldığında kızgın bir boğa kadar öfkeli olan Hortunk’un mağarasına uzanıyordu. Hortunk, kış uykusuna yatmıştı ve onu sadece diken uyandırabilirdi. Bu yüzden ipin ucu mağarada, Hortunk’un karnının üzerinde duran dikene bağlıydı. Gaguna kutuyu çeker çekmez duyulan korkunç ve yüksek ses demek ki Hortunk’un sesiydi.
Bu sesle beraber kutunun bulunduğu bölgenin altında hazırda bekleyen köstebekler bir metre çukur kazarak Gaguna’nın yarıya kadar toprağa düşmesini sağladılar. Ardından çam ağacının arkasına gizlenmiş kirpiler iğnelerini fırlattılar. Kokarcalar ise uyuşma kokusu saldılar. Kartalların kanatları devasa bir pervane gibi dönerek fırtına oluşturdu. Gaguna köşeye sıkışmıştı. Gözlerinde uyku vardı. Hiç hareket edecek enerjisi kalmamıştı. Zaten rüzgârdan gözünü de açamıyordu. Etrafı ise sivri dikenli tellerle çevriliydi.
Bir saat aranın ardından bütün liderler alanda hızlıca toplandı. Gaguna'ya büyük bir ceza verilmeliydi. Hayvan mahkemesi kuruldu. Mahkeme kararı sonucunda Gaguna'ya bin adet gaga temizliği, iki bin adet kuş tüyü tamiri, bin adet kokarca akşam yemeği, üç bin adet goril tırnak bakımı yapma cezası verildi. Aynı zamanda kuşları tüysüz bıraktığı için de on yıl saçlarını tıraş ederek kel dolaşacaktı.
Böylelikle korkulu günler geride kalmıştı ormanda yeni bir dönem başlamıştı.