KORKUSUZCA KORKUN
- Nagihan Ulu
- 9 Ara 2023
- 2 dakikada okunur
Yazar: Nagihan Ulu
Editör: Behice Kavak

Hâkim Ya Hep Ya Hiç tokmağını masaya vurdu. Herkes vereceği kararı merakla bekliyordu. Son birkaç aydır Tura Çetesi tüm şehre korku saçıyordu. Tura Çetesi’nden önce, Karabıyık, daha öncesinde Kaktüslü benzer olayları yaşatıyordu. Ve şimdi herkes kalıcı bir çözüm bulunacağı umuduyla burada toplanmıştı. Hâkim, bir kere daha vurdu tokmağı masaya. “Mübaşir, getir şu korkusavarı buraya.” Herkes merakla, kapıdan girecek o şeye bakmaya başladı. Yavaşça salona sürükledi mübaşir onu. Tekerlekleri olan ve büyük bir vantilatörü andıran bu alet bir süre salondaki tüm sesi kısmaya yetmişti. Ve ardından kulakları dolduran, arı sürüsüne benzeyen bir uğultu kapladı salonu. Hâkim Ya Hep Ya Hiç, bir kere daha vurdu tokmağı masaya. “Bu korkusavarı çok önceden bir bilim insanı yapmıştı ve gerekli olduğunda kullanmak üzere bana emanet etmişti. Sanırım vakti geldi. Bu aleti açık bir alanda açtığımda hiç kimsede korku kalmayacak, bu alet hepsini içine çekip bizi bu suçluların zorbalıklarından koruyacak.”
Yaşanmışlıklar Şehrinde kanunları hâkim koyardı. Tüm halka da bu kanunları uygulamak kalırdı. Kanunların, kendilerinin iyiliği için yürürlüğe konulduğundan emin olan insanlar, onları pek de sorgulamazlardı. Derken korkusavar açıldı, tüm korkular ortadan kayboldu. Tura Çetesi’ne bir ceza verilmedi fakat o günden sonra kimseyi korkutup ezemedi. Sanırım bu onlara ceza olarak yeterdi. Sadece Tura Çetesi değil pek çok kimsenin zorbalıkları da karşılıksız kalıyordu. Kimse onlardan korkmuyordu. Bu işten herkes çok memnundu. Hâkim yine yerinde bir karar vermiş hepsinin hayatına bir rahatlık gelmişti. Çocuklar artık karanlıktan korkmuyor, kendi yataklarına kendileri gidiyordu. Kimse hata yapmaktan korkmuyor, her şeyi cesurca deniyordu.
Derken yavaş yavaş sorunlar çıkmaya başladı. Bu kararın ardından hastanenin acil bölümü dolup taştı. Yaralanan insanlara artık yer bulunamaz olmuştu. İnsanlar hiçbir şeyden korkmadıkları için karanlıkta ilerliyor, bazen düşüyor bazen göremediği tehlikeli şeylerle yaralanıyordu. Kimisi yüksekten korkmadığı için tedbirsizce yükseklere çıkıyor ve düşüp hastaneye gidiyordu. Aslına bakarsanız tek sorun bu da değildi. Çocuklar artık hiçbir şeyden korkmadıkları için evlerini terk ediyor, tek başına yaşamaya karar veriyorlardı. Sürücüler kazalardan korkmuyor, trafiği karıştırıyordu. Evet korku salan çeteler ve kişiler artık etkisizdi fakat birçok suçlu cezadan korkmadıkları için daha fazla suç işlemeye başlamıştı. Herkesi rahata kavuşturduğu düşünülen karar tüm hayatı alt üst etmişti.
Hâkim Ya Hep Ya Hiç o kadar meşguldü ki olayın çözümüyle uğraşamıyordu. Çünkü mahkeme salonundan suçlular, şikâyetçiler hiç eksik olmuyordu. Yardımcı bir hâkim alınacaktı. Kimse bu görevin ağırlığından korkmadığı için birçok kişi hâkim olmak için başvuru yapmıştı. Bu kalabalığın arasından doğru kişiyi seçmek için bir şart koydular. Şehrin içinde bulunduğu karmaşayı bitireni bu göreve alacaklardı. Kimisi yeni bir hastane yapmayı teklif etti, kimisi suçluları şehirden göndermeyi, kimisi çocukları eve kilitlemeyi. Herkes geçici çözümler sundu. Yalnızca Adalet Hanım, “Korkusavarı tersine çalıştırıp herkesin korkusunu iade edelim ve tüm bu karışıklıktan kurtulalım,” dedi. Bu fikir herkese mantıklı geldi. Korkusavar tersine çalıştırıldı, herkesin korkusu yerine ulaştı. Tüm bu kargaşa sona erdi. Korkusuz olmak isteyenler korkunun faydalarını öğrendi. Aşırı korkaklar kendilerini geliştirip sadece gerektiğinde korkmaya başladı. Hâkim Ya Hep Ya Hiç öyle çok yoruldu ki emekliye ayrıldı. Adalet Hanım da yeni göreve getirildi. Yani anlayacağınız Adalet yerini buldu.