top of page

KİTAP KURDU OLMAK ÇOK ZOR

  • Samiye Yaman
  • 17 Kas 2023
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 6 Ara 2023

Yazar: Samiye Yaman

Editör: Demet Tubay

Şef Editör: Behice Kavak

ree

Kitap kurdu olmaktan daha zor bir şey varsa o da aynı evde ikinci bir kitap kurdu ile yaşamaktır. Nedenini merak ettiysen şimdi kulağını aç iyi dinle. Açtın mı? Ama ellerin hâlâ kitapta. Gözünü aç iyi oku o zaman.

Bizim evde sıradan bir günde şu cümleleri sık sık söylediğimi duyarsınız:

— Abi senin kütüphaneni inceleyebilir miyim?

— Abi Tuğba Coşkuner’in kitaplarına bayılıyorum. Birini bana okur musun?

— Abi kitaplarını raflara dizebilir miyim?

— Abi bari kitaplarının tozunu alsam?

Sorduğum tüm sorulara tek bir cevap alırım. “HAYIR!”

Çünkü abim kitaplarına karşı fazla hassastır. Babamın pantolonunun düz çizgisi ile abimin kitaplığındaki kitap dizgisinin çizgisi kapışır. Kitaplar boylarına, kalınlıklarına, serilerine göre olacak şekilde sıralanır. Hatta bir keresinde kitaplarını renlerine göre sınıflandırdığını bile görmüştüm. Kitabı nereden aldıysan yine aynı yerine koymalısın. Düzeninin bozulmasından hoşlanmaz. Geçen hafta bize sınıf arkadaşı Arda gelmişti. “Aaa! Bu kitap bende de var.” deyip raftan hunharca çekip aldı. Arası açılan kitaplar yana doğru eğildi. Arda, bakmayı bitirince kitabı serisinden hayli uzağa, abimin tam da istemediği gibi, kitaplığın en sonuna yamukça bırakıverdi. Bu durum abim gibi kitabın hoşuna gitmemiş olacak ki kitabın mahzun mahzun bakan gözleriyle karşılaştım.

Evet, kitaplarının yamuk duruşlarına, okumaya ara verilen kitabın ters çevrilmiş V gibi kenarda durmasına, ayraç kullanmayıp kaldığı yerin kenarını kıvıranlara tahammül edemez.

Size bir sır vereyim mi? Ben de onun kitaplarını benimle paylaşmamasına, O güzelim renkli ve muhteşem dünyadan beni uzak tutmasına, kitaplığına yaklaşma cezası koymasına tahammül edemiyorum. Doğru duydunuz. Ceza veriyor. Bir kitap ellemenin cezası, bir günlük harçlığıma bedel. Bu, bir dondurma demek. Karşımda iki dondurma yemesine gıcık oluyorum.

Annem bir gün kitap sipariş etmişti. Abimle koşa koşa açtık. Bana boyutları geniş, resimleri bol, renkli kitaplardan; abime ise benim kitaplarımdan daha küçük, sık yazıları olan, kalın kitaplardan alınmıştı. Kitabın birinin kapağında gri binalar arasında yükselen bir tepe görünüyordu. Kitapta anlatılanları, o tepeyi çok merak ettim. Abimden rica ettim.

— Abi, yüksek sesle okusan da ben de dinlesem. N’olur?

Aldığım cevap yine koca bir “HAYIR!” oldu. Bu kitabı da diğer tüm kitaplar gibi çok merak ediyordum. O yine okumuyordu. Okuma yazma öğrendiğim günü iple çekiyorum. O zaman abime kitap okuması için yalvarmayacağım.

Bir sabah, abim suyun sesinden anladığım kadarıyla dişlerini fırçalamaya gitmişti. Odasının kapısı açıktı. Kapıdan içeri başımı uzattığımda kıvırcık saçlarım geriye doğru uçuşmaya başladı. Odanın penceresinden ılık ılık rüzgârlar esiyordu. Sanki camdan sırtında çuvalla birisi atladı. Etrafı kolaçan ettiğimde gördüklerime inanamadım. Abimin ellemeye kıyamadığı kitapları yerinde yoktu. Aman Allah’ım. Hırsız! Hırsız tüm kitapları çalmıştı.

Abim, “Hırsız mı? Ne diyorsun? Nerede?” diye koşarak yanıma geldi. Bir yandan da ağzının kenarından diş macununun köpükleri fırlıyordu. Gülmemek için kendimi öyle tuttum ki anlatamam.

— Baksana kütüphanen bomboş. Bir kitap bile bırakmamış.

Kitaplarına âşık bir kitap kurdunun başına gelebilecek en kötü şey, kitaplarının çalınması olmalı. Ödünç kitap verdiğin arkadaşının, kitabını geri getirmemesinin sinir bozuculuğunu da unutmamak lazım.

— Söylesene gördün mü onu? Kıyafeti nasıldı? Ne giymişti? İpuçlarından ona ulaşmalı ve kitaplarımı geri almalıyım.

— Şapkası vardı. Sırtında çuvalı, arka pencereden kaçtı işte.

Abim dışarıya çıktı. Bahçeyi dört döndü. Bir selüloz kokusu, yere düşürülmüş bir ayraç, bir iz arıyordu etrafta. Ya da hırsıza ait 48 numara bir ayak izi. Yerde tam da tahmin ettiği gibi koca ayak izleri vardı. Bir de çilek reçeline benzer bir koku. Bu kokunun selüloz kokusunu bastırmaması için eve gidip annemin kitabını aldı. Pamuğu sayfalara değdirip burun deliklerine tıkadı. Kokuyu derin derin ciğerlerine çekti. İşte şimdi eğitilmiş polis köpekleri gibi kokunun ve ayak izlerinin peşinden gitmeye hazırdı. Dış kapıya doğru yönelmişti ki bahçe kapısından hırsız girdi. Tüm ipuçları ile ona ulaşacakken ayağında koca koca sarı çizmeleriyle bize doğru geliyordu. Abim daha hızlı davranıp Kocaayak’ın karşısına dikiliverdi.

— Eller yukarı, diye bağırdı. Kaşları çatık, elleri belinde, dişlerini gıcırdatarak sarı çizmeli amcaya bakıyordu. Çuvalı nereye götürdün?

— Çöpeee.

— Neee? Çöpe mi? Ne yaptın sen? Servetim vardı onun içinde.

— Servet mi? Emin misiniz? Hımm, hiç de benzemiyorsunuz ama.

— Neye?

— Şeye… Kızmak yok ama.

— Yok.

— İneğe.

— Neden ineğe benziyormuşum?

— Biçtiğim otlar ancak bir ineğin serveti olabilir.

— Ot mu? Çuvalda ot mu vardı?

— Evet.

— Kitap yok muydu? Sen benim odamdan kitaplarımı çalıp kaçmadın mı? Sen hırsız değil misin?

— Yoo, hayır. Ben bu sitenin çimlerini biçmeye gelmiş bir bahçıvanım.

— Nee, seni ufaklık! Nasıl kandım? Nasıl oyuna geldim? Yaktım çıranı.

Abimin bana alev alev domates gibi kızarmış yanaklarla koştuğunu görünce eve doğru kaçtım. Arkama dönüp bakamıyordum ama abimin sesini duyabiliyordum.

— Kitaplarım nerede? Seni haylaz kandırdın beni.

— Paylaşmıyorsun n'apayım! Onlara bakmak, incelemek ve anneme okutmak istiyorum. Benimkiler çabuk bitiyor. Beni kitaplardan, türlü maceralardan mahrum etmen beni çok üzdü. Beni anlaman için yaptım.

Konuşmalarımızı duyan annem yanımıza geldi. Uzlaşma uzmanı annem, uzlaşamadığımız takdirde kitap hırsızı olacağını ve kitapları ortadan kaldıracağını söyledi. Demiştim, uzlaşma uzmanıdır, diye. Tabi hemen anlaştık abimle. Kitapları annemin türlü reçeller, konserve sebzeler, kurutulmuş meyveleri sakladığı kilere saklamıştım. Abimin eşsiz servetine, reçel, salça bulaşmamıştır inşallah diyerek kitapları kilerden çıkardım. Abim, kitaplarına dokunma cezası olarak bu sefer benim günlük değil, haftalık harçlıklarıma el koydu. Bu kez aynı anda üç dondurma almasını beklerken dondurmaların birini benimle paylaştı. Ben de karşılığında kitaplarına dokunabilme, tozlarını alabilme ve en önemlisi anneme okutabilme iznini aldım. Bu dondurmadan daha tatlı bir duygu. Ee, ne demiştim size en başta. Kitap kurdu olmak çok zor. Hem de çok.

 
 

©2023, Recep Bilal Aksu tarafından kurulmuştur.

  • Instagram
bottom of page