KAYIP ARANIYOR
- Nagihan Coşkuner
- 25 Nis 2024
- 2 dakikada okunur
Yazar: Nagihan Coşkuner
Editör: Sevde Dilruba Ünyeli
Şef Editör: Behice Kavak

Merhaba, merhaba sevgili sedir ağacı. Acaba buralarda hiç kırmızı bir atkı gördünüz mü? Uzun, çok uzun bir atkı. Anneannem insanın ömrü boyunca bu kadar uzun bir atkı öremeyeceğini söylüyor. Bu atkı o kadar uzun ki hayran kalırsınız ve bir kez görürseniz asla unutmazsınız. İlmeklerinin arasında sevgi, her şiş geçişinde şefkat, püsküllerinde yasemin kokusu var. Koku ılık bir rüzgâr gibi saçlara karışır. Boynunuza her dolayışınızda sevgiyle dolup taşarsınız. Her zaman şefkatli bir el saçlarınızda dolanabilir.
Merhaba, merhaba sevgili sincap. Acaba buralarda hiç kırmızı bir atkı gördünüz mü? Siz görmediyseniz eğer arkadaşlarınıza sorabilir misiniz? Atkının kırmızısı kirazı andırır. Koyudur ama kırmızılığı göz alır. Tıpkı Pamuk prensesin yediği zehirli elma gibidir. Sıcaklığıyla derin bir uykuya dalmayı sağlar. Uyku güvenilirdir, çok güzel rüyalar gördürür. Evet, ona sihirli diyebiliriz.
Merhaba, merhaba sevgili bulutlar. Acaba buralarda hiç kırmızı bir atkı gördünüz mü? Yağmur yağdığında, rüzgâr estiğinde, her zaman korur insanı. Bir zırh gibi sarıp sarmalar. Onu taktığınızda hep güçlü olursunuz, asla yenilmezsiniz. Annemden biliyorum, o hep güçlüydü.
Merhaba, merhaba sevgili taş parçaları. Acaba buralarda hiç kırmızı bir atkı gördünüz mü? Annem başlamıştı örmeye, ben devam etmiştim. Atkının çoğu yerinde ilmekler kaçmış durumda ama asla dağılmıyor. Birbirini seven bir aile gibi sımsıkı bağlı duruyor. Sökülmesi için yalnızca kesilmesi lazım. Kimse kesmemeli onu. Atkıyı bulmalıyız.
Merhaba, merhaba sevgili kuşlar. Acaba… Acaba burada hiç kırmızı atkılı bir kadın gördünüz mü? Saçları kumral, gözleri çimen yeşili, elleri sımsıcak. Gülüşü çiçekleri andırır. Birlikte ördüğümüz atkıyı takmayı sever çünkü onu hastalıklardan korur. Onu çıkardığında güçsüzleşir, taktığında bir savaşçıya dönüşür. Atkıyı ne kadar uzun örerse o kadar uzun yaşarmış insan, biz bu atkıyı annemle el birliğiyle ördük. O kadar çok ördük ki şu karşıdaki köprü kadar uzun olabilir. Dün buradaydık, atkı da yanımızdaydı ama hava o kadar sıcaktı ki takmadık. Yan yana oturup ilerideki gölü, siz kuşları, ağaçları, taşları seyrettik. Annem elimi bir saniye olsun bırakmadı. Ben hiç üşümüyordum.
Sevgili kuşlar, sedir ağacı, sincap ve taş parçaları… Atkıyı gördünüz mü? Annemin ona ihtiyacı var. Sanırım biraz güçsüz düştü. Atkıyı gördünüz mü? Annem üşüyor, ısınması gerekiyor. Atkıyı gördünüz mü? Sanırım onu kaybettim. Onu kaybedersem annem nasıl güçlü olmaya devam edebilir? Yardım ederseniz onu bulabiliriz. Çok uzundur, yüz yaşına kadar yaşatır insanı. Kıpkırmızı bir atkıdır, buram buram yasemin kokar. Annem de yasemin kokar, atkıyı örerken kendini ilmeklere işlemiştir. Atkı o kadar güzel ve güvenlidir ki ona sarındığımda annem sarılmış gibi olur. Asla üşütmez, yalnız bırakmaz, kâbusları getirmez.
Merhaba… Merhaba… Acaba annemi gördünüz mü? Dün buradaydık. Şimdi ne atkı var ne annem. Acaba yeteri kadar uzun öremedik mi?