KAYBOLAN MASALLAR
- Serap Doygun

- 20 Şub 2024
- 2 dakikada okunur
Yazar: Serap Doygun
Editör: Derya Deniz Zümbül
Şef Editör: Behice Kavak

Sonbaharın yaprakları saçılmıştı her yere.
Yürüyordum avare avare, bakmadan önüme.
Çarptım “Küt!” diye adamın birine.
Umursamadı beni hiç, özür dilesem bile.
Etrafıma göz gezdirdim, bugün herkes bir garip.
Bakıyorlar belediye hoparlörüne acayip acayip.
Dinlesem iyi olacak kulaklığımı indirip.
İçimde kötü bir his var, hadi bakalım nasip.
“Herkes mutlaka katılacak bu uygulamaya,
Tüm yaşlıları getirin meydandaki gara,
Vaktiniz çok yok, oyalanmayın sakın ha!
Bana teşekkür edeceksiniz dediklerim çıkınca.”
Birbiri ardına yükseldi sesler,
“Haklı olabilir, denemeye değer.”
“Aslında bu fikri onlar da sever.”
“Sonuçta çok uzağa gitmeyecekler.”
Hızla koştum eve öğrenmek için neler olduğunu.
Annem ve babam açıklardı bu acayip anonsu.
Bulamadım kimseyi, ne yazık ki ev bomboştu.
Açtım bilgisayarımı, yardım ederdi bana arama motoru.
Daha ilk videoda buldum cevaplarımı.
Konuşuyordu bir adam ceketli ve kravatlı.
Anlattıkları bence tam bir deli saçması.
Düşünmeden alkışlayanlar çıldırmış olmalı.
“İnanın bu herkes için daha iyi olacak.
Toplu taşımada boş koltuk çoğalacak.
Parklardaki kalabalık artık azalacak.
Marketlerdeki kuyruklar da son bulacak.”
“Bitti sandınız ama hayır bitmedi.
Belediyemiz üstlenecek sağlık giderlerini.
Şehir dışına kurduğumuz muhteşem bakımevi,
Gösterecek yaşlılara ilgiyi ve sevgiyi.”
Düşüncelerimi toparlarken birden tanıdım onu.
Belediye Başkanı Bedbaht Gururlubamya bu.
İştahla anlatıyor projesini, “Katılım zorunlu!”
Yaşlılar sanki şehrin en büyük sorunu.
Annem ve babam girdi içeri video bittiğinde.
“Dedem nerede?” dedim ağlamam geçtiğinde.
Susup gözlerini kaçırdı ikisi de.
“Hayır, buna kanmış olamazsınız siz de!”
Birbiri ardına sıralanıyor bahaneler,
“Dedenin kalacağı bakımevi harika bir yer.
Doktoru, hemşiresi, var masörü bile.
Dedende aklımız kalmayacak işe gittiğimizde.”
Ah! Kulaklarım uğulduyor, duymuyorum dediklerini.
Bütün bu olanlar bir kâbus olabilir mi?
Uyuyup uyansam acaba geçer mi?
Bunları yaşadığıma o kadar üzgünüm ki.
Sabah olunca koştum dedemin odasına.
Yanılmışım, bütün bunlar değilmiş rüya.
Çalışmayacağım gözyaşlarımı durdurmaya.
Ağlayacağım çocuklar gibi bağıra çağıra.
Büyükler bu olanlardan çok mutlular.
Otobüste yer vermekten kurtuldular.
Daha iyisi hastaneye de gitmiyorlar.
Artık yemekleri bol yağlı yapıyorlar.
Tabii mutlulukları kısa sürdü büyüklerin.
Apartmandan yükseliyordu sesleri bebeklerin.
“Dedemin masalı bu değil!” diyordu çocuklar yatağında,
“Ninem bunu böyle anlatmazdı bana!”
Tüm komşular bildiğimiz masalları sıralıyoruz.
Artık uyusun bu küçükler diye dualar ediyoruz.
Annemle internetten başka hikâyeler arıyoruz.
Babamla aklımızdan yenilerini uyduruyoruz.
Bizimkiler kızıyor az masal bilmeme:
“Toplantıda söyleyeceğiz bunu öğretmenlerine,
Yeni bir ders koysunlar masalları anlatan
Bebekleri uyuturken faydalanırız onlardan.”
Bir tek gece değil ki bize ızdırap olan.
Sabahları da başka dertlerimiz var aman.
“Babaannemin pişisini isterim!” diye ağlayan,
“Anneannemin patates kızartması!” diye çığıran.
Toplu taşımada işler daha da fena.
Herkes yorgunluktan uyuyor birinin omzunda.
Şoför de uykusuzluktan bayılacak galiba.
Durdurup otobüsü horulduyor arada.
Gece masal anlattık yine komşu çocuklarına.
Uyutamadık hiçbirini; çığlıklar, ağlamalar gırla.
Babam Uruguay Masalları kitabını fırlattı duvara.
Uykusuzluktan sonunda çıldırdı galiba.
Annem ve ben bakakaldık babama.
“Yeter!” diye bağırdı, gidiyoruz oraya.
Palas pandıras takıldık arkasına.
Bitecek miydi bu kâbus sonunda?
Sokak tıklım tıklım, tüm komşular dışarıda.
Ayıcıklı pijamalar üstlerinde, pofuduk terlikler ayakta.
Herkes arabasına biniyor belli ki aynı rota.
Hiç farkında olmadan konvoy yaptık galiba.
Nine ve dedelerimizi almaya gidiyoruz.
İki haftalık işkenceye artık son veriyoruz.
Deliksiz bir uykunun hayalini kuruyoruz.
Masallarımıza kavuşacağımız için seviniyoruz.