KARARGÂHTAN ONLINE
- ARZU ÇETİN
- 18 Şub
- 3 dakikada okunur
YAZAR: ARZU ÇETİN
EDİTÖR: GÜLŞAH SARI
ÇİZER: SENA AKINCI

Hüsrev Bey, her sabah namazından sonra ağır ağır çatı katındaki odasına yani kendi deyimiyle karargâhına çıkardı. Emektar bilgisayarını binbir zahmetle açar, sonra da o günkü yazısını yazmaya koyulurdu. Gün ışımaya başlıyordu. Dünyaya kırmızı, turuncu ve sarıyı Rabbim hediye ediyordu, her yeni doğan günle birlikte. “Şükürler olsun,” dedi içinden. Yanı başındaki çay makinesinden kaynama sesleri geldiğinde, “Çocukluğumuzda böyle şeyler yoktu,” diye mırıldandı. “Bunlar yerine -odun ateşiyle köz düşürülen- ocak başları vardı. Her işin orada yapıldığı zamanlardı. Hey gidi günler hey! Bak, beş dakikada kaynattı suyu kerata!” Çayı demleyip bardakları hazırladı, yine oturdu masasının başına ağır hareketlerle.
Her sabah analarımız kalkar, sabah namazından sonra başlayacak güne hazırlık yapardı. Bazen tablanın üzerinde erişte keser bazen de sıcak bir tarhana çorbasının kokusu evimizi sarardı. Sanki analar hiç uyumazdı. Biz yatarken de kalktığımızda da ayakta olurdu canım anacığım. Varlıklı evler hariç, bu yemeklerin üzerine kızdırılmış yağ ancak bir kere ccoooosss sesi duyulacak şekilde konurdu. Ama tadına diyecek yoktu. O günlerde yediğimiz, içtiğimiz her şey lezzetliydi. Besmele çekip verirdik kaşığı yemeğe. “Yok, bunu istemiyorum! Ay, ben şundan yerim!” diyen de olmazdı. Olsa cevap bulamazdı. Yaz kış çıtıırr çıtıırr yanan ocaklar, bazlamaların, gözlemelerin ve közde patateslerin merkezi olurdu. Sütü ateşe koyan analarımız çocuklardan birini dikerdi süt tenceresinin başına ki taşmasın. Yüreğim ağzımda beklerdim ocak başında. Ne günlerdi be! Evin kedisi kapıda, faresi damında, köpeği avluda kendi yemek sırasını beklerdi. Erik ağacının üzerindeki kuşlar da sofra örtüsünün silkelenmesini. Silkelenir silkelenmez bir tabur kuş üşüşürdü. Biz de balkon tahtalarının aralığından öylece izlerdik.
Sündüs Hanım, “Buraya bir kuzine alalım bey,” dedi odaya girerken. Kapıya arkası dönük olan Hüsrev Bey, “Olur hatun,” dedi yavaşça. Çok uzaktan bir yerden geliyordu sanki sesi. Rahatsız etmemek için örgüsünü yavaşça aldı eline Sündüs Hanım. Sokaktan sesler gelmeye başladı, insanlar hareketlendi. Okula gitmemek için direnen ufaklıklar, ana babalarını zorluyordu. Sündüs Hanım, sokağı kolaçan ediyordu. Dünya telaşı işte. Yavrularını okula gönderdiği günler, epey geride kalmıştı. İkisi de koca adam olmuş, yuvalarını kurmuştu. Büyük oğlan, uzun süre yanlarında kalmak üzere bugünlerde ailesiyle gelecekti. Buralarda bir projeye dâhil olmuştu. “Oh, bize de gün doğdu!” dedi gülümseyerek. Bakalım bu ev, yıllar sonra küçük bir çocukla nasıl şenlenecekti?
Balkon kapısı açıktı, karşı apartmanın tam üçüncü katında oturan ailenin salonu ayan beyan görünüyordu. Hava sıcak olduğundan herkes camı, kapıyı ardına kadar açık tutuyordu. Cereyan yapar da bir hava alırız diye bekleseler de nafile. Son günlerde soluk almak bile güçleşmişti. Karşı komşunun açık penceresinden sesler duyuldu. Salondaki fanusun önünde durup eşine sesleniyordu Ahmet Bey, “Balık suyun üzerinde kalmış gördün mü?” Ayten Hanım, “Nee!?” diyerek telaşla koştu mutfaktan. “Yine mi gitti bu oğlanın balığı yaa? Beceremiyoruz biz bu işi,” diye hayıflanarak ağlamaya başladı. Çocuklarının, sevdiklerini kaybetme korkusu vardı. Psikologla çalışıyorlardı ama aksilikler de hiç peşlerini bırakmıyordu. Sündüs Hanımlar, onları çok uzun zamandır tanıyorlardı. Kendi hâllerinde nazik insanlardı. Kulak misafiri olduğu belli olsa da dayanamadı, karşıdakilere seslendi, “Ahmet Bey evladım, hiçbir şey yokmuş gibi davranın. Siz söylemezseniz ne bilecek çocuk? Uykusu ağır balığın deyin siz ona. Akşama da yenisini alıverin babası.” Ahmet Bey ve Ayten Hanım, dışarıdan gelen bu müdahaleye çok minnettar kaldılar. İkisi de bu iş bitirici hamleyi direkt kabul ettiler. Ahmet Bey, “Sağ ol,” şeklinde karşı pencereye el işareti yaptı. Sündüs Hanım, biraz sonra onları arabalarına binip giderken gördü. Mutlu olduklarını görünce o da sevindi. Kalkıp çay koydu Hüsrev Bey karısına ve kendisine. Bilgisayarını kapatmıştı, masasından kalkmadan evvel bugünkü yazısını yazıp paylaştı.