GÖRÜNMEYEN DOKUNUŞLAR
- Emine Gümüş

- 15 Haz 2024
- 2 dakikada okunur
Yazar: Emine Gümüş
Editör. Gamze Güneş

Merhaba küçük dostum.
Sen hayatında hiç başkasının acısına tanıklık ettin mi? Onların zor durumlarında içinde bir yardım etme arzusu uyandı mı? Belki de sokakta dolaşırken dondurmasını yalamaya çalışan bir çocuğun yere düştüğünü gördün ve onun gözyaşlarını silmek istedin. O an çocuğun elindeki dondurmanın yere düşmemiş olmasını diledin belki. Ya da dondurma olup o minik elde olmak ve çocuğun gülümsemesine şahit olmak istedin.
Gel seninle tanışalım küçük dostum. Ama önce bir tahmin etme oyunu oynayalım ne dersin? Ben kendimi anlatayım, sen de kim olduğumu tahmin etmeye çalış. İpuçlarını takip et ve beni yakala.
Beni gözünle göremezsin ama varlığımı hissedersin. Belli bir şeklim ve görüntüm yoktur. Her an her yerde karşına çıkabilirim. Sokakta annenin elinden tutmuş dükkânları izleyerek yürürken veya parkta salıncakla sallanarak bulutları yakalamaya çalışırken. Kalbinde, duyguların arasında ufak bir yer işgal ederim. Küçük bir nokta kadar. Ancak senin davranışlarınla büyürüm. Benim büyümeme yardım eder misin? Nasıl? Dediğini duyar gibiyim küçük dostum. Merak etme birazdan anlayacaksın.
Sokakta aç kalmış miyav miyav diye ayaklarına dolanan bir kediye rastladığında ona yem vermek istemen, kalbindeki küçük noktayı büyütür. Yazın sıcak günlerinde susuz kalmış bir köpeğe su vermek istemen, bu noktayı daha da genişletir. Kuşlar için ağaçlara yemlikler astığında sevinçle gülümserim sana. Çünkü o an bir nokta daha kazanmışsındır.
Bir sabah uyandın pencereden dışarı baktın her taraf bembeyaz. Lapa lapa kar yağıyor, hatta o kadar çok yağıyor ki insanlar birbirlerini göremiyor. İşte böyle bir kar fırtınasında yiyecek aramak için ormanda dolaşan anne ayının yavrularını kollarının altına alıp sıkıca sarıp sarmaladığı sırada el sallarım sana.
Bütün gün okulda olan çocuğunu okuldan almak için giden bir anne düşün. Okul bahçesinde beklerken kendisine doğru merdivenlerden neşe içinde koşarak inen çocuğunu düşün. İşte bu annenin kollarını açıp yavrusuna kocaman sarılıp yanağına bir öpücük kondurması varlığımı daha belirgin kılar benim. Yeni doğan kardeşini doyasıya koklayan bir ağabeyin veya ablanın sevgisi, benim etrafımda şekillenir.
Şimdi de bir hastanedesin. Bir sürü hasta var her tarafta. Bir ağlama sesi geliyor. Hastane koridorları bu sesle yankılanıyor. Sesin geldiği odaya bakmanı istiyorum senden. Benim gördüğümü görüyor musun sen de? Çocuğuna iğne yapılırken elinden tutarak, başını okşayarak ona destek olmaya çalışan bir baba… O babanın sevgi dolu bakışında yakaladın değil mi beni? Ama daha bitmedi oyunumuz. Devam edelim haydi.
Yemyeşil bir park düşün. Bir tarafta oynayan çocuklar, diğer tarafta ailesiyle piknik yapan çocuklar. Bisiklet yarışı yapan çocukları görüyor musun? Bak içlerinden biri yere düştü. Dizi kanamaya başladı. Arkadaşının ona elini uzatıp yerden kaldırdığı, yarasını temizlemeye çalıştığı anda göz kırptım sana fark ettin mi beni?
Televizyonu açtın haberlerde bir yerlerde deprem olduğu söyleniyor. Bir sürü insanın çaresizce sağa sola koşturduğuna şahit oluyorsun. Her şeyini kaybetmiş bu insanlara kumbarandaki bütün paranı vermek istediğinde var olurum ben.
Kısacası küçük dostum ben bir insanın kalbinin pamuk gibi yumuşacık olmasını sağlarım. Yavaş yavaş hiç acele etmeden, ilmek ilmek örülen bir atkı gibi, her gün küçük noktaları biriktirmek için çalışırım. Böylece insanın kalbinin kömür gibi simsiyah olmasını, kararmasını engellerim. Savaşırım bütün kötü duygularla. Tek başıma değil ama arkadaşlarım da yardım eder bana.
Tanıyamadın mı hâla beni? Bulabildin mi yoksa kim olduğumu? Adımı merak ediyorsun değil mi? Merhamet derler bana küçük dostum. İnsanlar arasında sevgi ile var olurum. Güzel davranışlarla ortaya çıkar, kalplerinde yer edinirim.
Senin küçük kalbinde de kocaman yer kaplamak istiyorum küçük dostum. Bana her gün bir nokta hediye ederek büyümeme yardım eder misin?