GÖKYÜZÜNDE OTURAN KALEM
- Burak Sazak
- 25 Nis 2024
- 3 dakikada okunur
Yazar: Burak Sazak
Editör: Azize Sultan Kömürcü
Şef Editör: Behice Kavak

Biz Mardin’de doğan üçüz kardeşleriz. Benim adım Metin, kardeşlerimin adları ise Tekin ve Çetin. Benim dünyamda renkler vazgeçilmezdir. Bir şey yapmadan önce güzel tasarımlar yaparım. Tüm canlılara kolaylık sağlayan işler ortaya çıkarırım. Mesela yolda kalmış, kanadı azalmış kuşlara yedek kanat takarım. Yüksek yerlere atlayamayan karıncalara zıplayan ayakkabılar giydiririm. Boyası biten bukalemunların deposuna boya doldururum. Aynı zamanda hayal kurmayı çok severim. Yani anlayacağınız ilginç şeyler tasarlamak benim için büyük bir zevk!
Çetin ise bir eşyanın bile yerini değiştirmeye üşenir. Kaplumbağa gibi yavaş hareket eder. Zannedersiniz pof pof treni sürüyor. Sürekli poflayarak gezer. Çabuk yorulduğu için genelde bir iş yapmak istemez. Hatta zihnini yormak istemediği için bazen hayal bile kurmayabilir.
Bir de Tekin var ki onu hiç sormayın. Her şeyi karıştırmak onun işidir. Dev bir mikser gibidir. Onun geçtiği yerler hemen belli olur. Birilerinin işine engel olursa kendini mutlu hisseder. Bunun için sürekli planlar yapar. İnsanların işlerine engel olur.
Bu yüzden üçüz gibi görünsek de aslında farklı dünyaların insanıyız. Ama birbirimizle çok iyi anlaşır mutlu vakitler geçiririz. Yine böyle mutlu bir güne uyandığımız temmuz ayının bir sabah vaktiydi. Ailemizle kahvaltı sofrasına oturup mis gibi krepleri yedik. Üstüne biraz acımsı olan mırrayı içtik. Evet. Mırra, ilginç bir isim. Ben de ilk duyduğumda şaşırmıştım. Ama tadı enfes... Bu güzel kahvaltıdan sonra enerjimizi tam doldurmuştuk. “Gın gııın gıııı gııııın,” diyerek araba sürer gibi hızlı bir şekilde odamıza geçtik. Odanın içindeki yatağın sağ alt köşesinde gizli bir bölmeden sihirli kutuyu aldık. Sihirli kutunun içinde özel tasarlanmış kalemlerimiz vardı. Buradan gökyüzündeki hazırladığımız Bulut Mahallesi’ne yolculuk yapmak için kalemlerimizi elimize aldık. Kalemlerin silgi kısmına dokunarak, “Uz ga uz ga uz ga,” dedikten sonra birden kalemler büyümeye başladı. Odamızın tavanı bir kapak gibi açıldı. Kalemler uzadı uzadı bulutlara değinceye kadar uzadı. Ben ve Çetin tırmanmaya başladık. Yarıya geldiğimde bir şeylerin ters gitmeye başladığını hissetmiştim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Tırmanmayı tamamladığımda bir de ne göreyim! Burası benim mahallem değil. Burada her şey aynı ve dağınık. Burası Çetin’in mahallesi olmalı diye düşündüm. Ama bu nasıl olurdu. Ben kendi kalemimle buraya tırmanmıştım. Bunun sebebini bulmalıydım.
Sokaklar arasında hızla yürümeye başladım. Sağ tarafta evin duvarlarını boyamak için kullanılan boya kapları vardı. Evlerin yarısı boyanmıştı. Kaplar ise ağzı açık bekliyordu. Bu yüzden kurumuştu. Çiçekler ise buruşmuştu. Belli ki uzun zamandır sulanmamıştı. Acaba benim mahallemdeki gibi sakız balonlarından yapılmış küçük kulübeler var mıydı? Peki toprak altında ilerleyen bisikletler ya da pamuk şeker ağaçları... Etrafı hızlıca gezmiştim ama bunlardan hiçbiri yoktu. Peki, ben hayal kurarken kafamın üstünde ortaya çıkan balonda mı yoktu? Ya da gülümseyince havada beliren kanatlı çiçekler... Off evet, bunlar yoktu. Kendimi sanki en sevdiğim bisikletimin lastiği patlamış gibi üzgün hissettim. Birden hava karardı, Bulut Mahallesi’nin sinyalleri kesiliyordu. Hemen kalemi çalıştırıp tekrar dönmeliydim. Ama uzun zamandır hayal kurmadığım için kalemimin silgisi çalışmıyordu. Tekrar tekrar hayal kurup silgime dokunuyordum ama çalışmıyordu. Demek ki hayal gücüm yeterli değildi. Neden böyle olmuştu ki? Herhalde ödev yapmaktan, test çözmekten hayal kurmaya vaktim kalmamıştı. Üzüntülü bir şekilde hayallere dalmıştım. Birden hava aydınlandı kalemim çalışmaya başladı. “Uzga uz ga uz ga,” diyerek tekrar dünyaya dönebildim. İner inmez Tekin karşıladı beni. Meğer o da biz gecikince meraklanmış. Hayalinde bizim neler yaptığımızı düşünmüş. Onun sayesinde hayal enerjimiz artmış ve silgilerimiz çalışmış.
Nasıl yanlış mahallelere gittiğimizi sesli sesli düşünmeye başladım. Kardeşim Tekin odanın içinde kıkır kıkır gülmeye başladı. Meğer biz yemek yerken Tekin kalemlerdeki silgilerinin yerini değiştirmiş. Bu yüzden ona kızdım. Neyse ki hayal güçlerimizi birleştirerek tekrar dönüş yapabilmiştik!