top of page

GABİ VE ARKADAŞI MANTİTANTİ

  • Yazarın fotoğrafı: Serap Doygun
    Serap Doygun
  • 8 Eki 2024
  • 3 dakikada okunur

Yazar: Serap Doygun

Editör: Yağmur Karacan

Çizer: Özlem Bacı



ree


Size, çileklerin hem kokuları hem de renkleriyle metrelerce öteden iştah kabarttığı bu ormanda ilkbahar bir başkadır demek isterdim. Ama hayır, söyleyemem! Çünkü bu beş para etmez yerde hiçbir şey yolunda gitmiyor. Yani en azından Gabi için öyle.

O sabah yine her zamanki gibi hiç kimseyi şaşırtmayacak şekilde aynı başladı. Gabi kahvaltısını yaparken üstünü başını kirletti, savaş çıkmışçasına dağılmış odasında bir türlü okul çantasını bulamadı, çantasını ararken servisi kaçırdı ve tabii ki okula geç kaldı. Üstüne üstlük beden eğitimi dersinde ters takla atamadı. Hayat bilgisi dersinde öğretmeninin ağacın tepesine yerleştirdiği kukla prensesi kaçıramadı. Matematik dersinde ise bir ejderhanın sağlıklı büyüyebilmesi için gün içinde tüketmesi gereken gıdaların toplamını bir türlü hesaplayamadı. Gabi öğretmenini çok seviyordu ama bu, derslerde başarılı olması için yeterli gelmiyordu.

Bilirsiniz, eğer işleri hep ters giden biriyseniz tüm dünya size yardım etmek için pervane olsa da yere düşüp dizlerinizi kanatırsınız.Gabi çıkış zili çalınca evlerine koşuşturan arkadaşlarına öfkeyle baktı. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu hissetti ve vadiye yöneldi. Babası oraya yalnız gitmesini istemiyordu. Bu yüzden Gabi buraya Yasaklı Vadi ismini vermişti. Uzun bir süre yürüdü. Morali çok bozuktu. Okuldaki herkesin başarılı olduğu bir şey vardı. Havada üç takla atanlar, dört basamaklı sayıları zihinden çarpanlar, prensesi uykusunda kaçıranlar… “Beceriksizin tekiyim,”diye mırıldandı. Gözyaşları usul usul yanaklarını ıslattı.

Ayakları sızlamaya başladığında kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Hava kararmıştı. Yürürken etrafına dikkat etmemiş, hiç bilmediği yerlere gelmişti. Babası kim bilir ne kadar kızacaktı. Önüne çıkan taşa öfkeyle tekme savurdu. Taş havada savruldu, savruldu, savruldu… Tam karşısındaki ağaca çarptı. Pat. Gabi ayak tabanlarının titrediğini hissetti. Yaşlı ağacın dalları sallandı, gövdesi eski ve paslı bir kale kapısı gibi yavaşça açıldı. Kapı açılmayı tamamladığında bir serçe Gabi’nin hayretten açık kalan ağzına yuva yapmak üzereydi. Ağacın gövdesinden sızan ışıklar karanlık ormanı aydınlattı. Gabi hiç düşünmeden içeri girdi. Biraz beceriksiz olduğu doğruydu ama kesinlikle korkak değildi. Gövdeye ayaklarını sokunca kendini kocaman bir kaydırağın içinde buldu. Fiyyyuuuu! Kaydı, kaydı, kaydı… Onun için saatler süren bu kayma aslında sadece bir dakikaydı.

Toprak zemine düştüğünde sanki tüm dünya dönüyor gibiydi. Biraz toparlanıp kendine geldiği sırada onu inceleyen yüzlerce çift gözle karşılaştı. Bunlar Mantitanti halkıydı. Boyları bir karış, koni şeklinde yeşil şapkalar takan, uzun ve sivri kulaklı, mavi gözlü ve kırmızı yanaklı bu canlılar ona merakla bakıyordu. Ben daha önce birkaç kez Mantitantilerle sohbet etme imkânı bulmuştum ama Gabi onlarla ilk kez karşılaşıyordu. Yüzlerce Mantitanti’nin arasından biri, diğerlerinden farklı olarak beyaz sakallı olanı Gabi’nin yanına geldi.

-Bazı minik ejderlerin morali bozulmuş sanırım. Gabi kendisini şefkat dolu bakışlarla süzen bu minik canlının gülümsemesinden cesaret aldı ve her şeyi anlattı. Hayatından bol bol şikâyet etti. Mantitantiler onu ilgiyle, gözlerini kırpmadan, kulaklarını bile kıpırdatmadan dinledi. Gabi konuşması bitince derin bir nefes aldı. Beyaz sakallı Mantitanti gülümsedi.

-Yapamadığın şeylerle çok ilgileniyorsun. Biraz da yapabildiklerini düşünmelisin. Biz yardımsever bir halkız ve sana da yardım edeceğiz. Bir Mantitanti sana eşlik edecek ve yolunu aydınlatacak.

Gabi ve küçük Mantitanti gizemli ağaçtan çıkıp evin yolunu tuttular. Babası eve geç kaldığı için Gabi’ye çok kızdı. Ceza olarak akşam yemeğinde sadece brokoli yiyecekti. Gabi o kadar heyecanlıydı ki bunu hiç umursamadı. Aksine tabağını bitirdiğinde, “Biraz daha alabilir miyim?” dedi. Anne ve babasının şaşkın bakışları altında hepsini silip süpürdü ve iyi geceler diledi.

Ertesi gün Gabi ve küçük Mantitanti tüm günü beraber geçirdi. Birlikte Gabi’nin yapabildiklerinin listesini çıkardılar. Sonuç harikaydı. Gabi ağzından çıkardığı alevle bir defa da elli iki süt mısır közleyebiliyordu. Ormandaki tüm çiçeklerin ismini biliyordu. Mükemmel resimler yapıyordu. Boyaları birbirine katıp karıştırıp yaptığı tabloları bir müze müdürü görse, “Ah, modern sanat aşkına!” diye çığlık atar ve onları sergilemek için kucaklayıp götürürdü. Evet, matematiği iyi değildi ama yabancı dile yatkınlığı olduğu kesindi. Bunu son beş İnsanca sınavından da 100 almasından anlayabilirdiniz. Gabi çok komik hikâyeler de uyduruyordu. Ejderhaların insanlara kek tarifi verdiği, büyükanne ejderhaların anneleri işe giden insan yavrularına bakıcılık yaptığı ve hatta yaptıkları gemiyle dünya seyahatine çıkan biri insan diğeri ejderha iki çocuğun maceraları…Güneş batarken Mantitanti evine doğru yola çıktı. Ardından el sallayan Gabi ise yapabildiklerinin yer aldığı listeye ekleyebileceği yeni şeyler düşünüyordu.

 
 

©2023, Recep Bilal Aksu tarafından kurulmuştur.

  • Instagram
bottom of page