FINDIK FISTIK KAVURMASI
- Fatma Nur Korkmaz
- 20 Şub 2024
- 2 dakikada okunur
Yazar: Fatma Nur Korkmaz
Editör: Abdullah Taha Furkan
Şef Editör: Behice Kavak

Varlar yoktu, yoklar çoktu.
Dünya bir alevli toptu.
Aldım o topu elime,
Yuvarladım Anka’nın iline.
Alevden elim yandı,
Afacanlar kapıya dayandı.
Tık tık tık, geldi fındık fıstık.
Biz masala başladık.
Eve döner dönmez, günlerden Cuma
Doldurdum misketlerimi boş avucuma
Daha önlüğümü çıkarmadan
Arkadaşlarımı kaçırmadan,
Atlayıp bizim damdan
Tam kaçacaktım ki vay aman
Duyduklarımla yuttum küçük dilimi,
Sanki yedim bir kaktüs dilimi,
Taş avluda bizimkiler oturmuş
Sohbet meclisi çoktan kurulmuş
Annem seslendi, “Bey! Fındığı, fıstığı kavurayım
Vaktiyle ben de işimin başına varayım.”
“Ne dedin anacığım aklın başında mı?
Yoksa yiyecek hiçbir şey kalmadı mı?”
“Haydi Tomas’ım sen misketlerini oyna,
Aman diyeyim akşam ezanına kalma.”
Dünyalar tam o anda başıma yıkıldı.
Aklım fındığımla fıstığıma takıldı.
Artık gider miyim hiç oyuna?
Şimşek oldum çaktım, alev oldum yandım,
Vardım kafesin başına.
“Ah fındığım, fıstığım bilseniz neler neler oldu
Anamla babam toplanıp birer birer size göz koydu.
Şimdi sizi kurtarma vaktidir.
Yoksa bizimkiler sizi incitir.”
Kaptım kafesi düşünmeden
Cak cak öttü garibanlar bilmem ki neden.
Korktu sanki bizim masumlar,
Beni bu dünyada bir tek onlar anlar.
Kuyruğu yanmış tazı gibi koştuk tepeye,
Yol sorduk sarı benekli ineğe,
Emir verdi kuyruğundaki sineğe,
Bindik gözlüklü pas parlak bineğe,
Attı bizi karşı tepeye.
Sağ ol sinek kardeş bu iyiliğini unutmam,
Düşersen sütümün içine seni asla yutmam.
Derken çıktı karışımıza bir kara yılan,
Bir cesaret geldi bana işte tam o an,
Yedirmem sana kuşlarımı ey kara düşman,
Yedirtmedim kimseye, var git öteden dolan.
Tıslayıp uzaklaştı dev engerek,
Görmedi bizim köy böyle cesur yürek.
Sevgili dostlarım vakit tamamdır,
İnanırım her işte bir hayır vardır.
Haydi kuşlarım görüşürüz seneye,
Kanatlarınızı çırpın maviden özgür göklere.
Yedirir miydim sandınız sizi ele güne.
Pır pır edip kanatlandılar,
Karşı kavaklara kondular.
Kavaklar bezendi yıldız tozuna,
Yetişemedi seyyareler onların hızına.
Selam söyleyin Simurg’un kızına,
Dönün gelin bu senenin güzüne.
Şimdi dönme vaktidir hocanın eli kulağında,
Merak etmeyin beni her şey yolunda,
Kara binek attı beni evin avlusuna,
Geldi ocaktan fıstık kokusu burnuma.
Anacığım duydun mu oğlun ne cengâver,
Yoktu yanımda ne bir yeleli at ne de bir miğfer.
Fındığımla fıstığımı kavurmana gönül razı olur mu?
Özgür kuşlar hiç elden ele tutulur mu?
Ne oldu anacım ağzın kaldı apaçık,
İnanmadınsa sözüme tepedeki kavağa çık,
Kuşlarımı kaçırdım olsun yolları açık.
Ey benim tostoparlak, yusyuvarlak.
Yüzü aydan ışık, ağzı camdan kaşık,
Gönlü gümüş parlak, yiğit oğlum.
Aç ellerini Yaradan’a,
De, kuşlarımı gönder bana.
Duyar mı sözlerimi kuşların rehberi,
Tabii ya bilir anneler bu işleri.
Tık tık, dedi bir minik ses camdan,
Açtım baktım, bizim iki küçük mercan.
Kalbime bir sevinç doldu,
Fındık fıstık yine benim oldu.