DAYADIM SIRTIMI BİR KOCA AĞACA
- Selda Meydan

- 20 Şub 2024
- 3 dakikada okunur
Yazar: Selda Meydan
Editör: Betül Turan
Şef Editör: Behice Kavak

Ağaçları sever misiniz? Ben çok severim ve en sevdiğim ağaç da çınardır. Bir çınar ağacına dokunduğumda babaannemin ellerine dokunuyorum gibi hissederim. Niye derseniz babaannem gibi upuzun yaşamasına rağmen sapasağlam ve dimdik duran çınarlar, tıpkı onun gibi bir sürü olaya, anıya da şahitlik etmişlerdir. Her dokunduğum çınarda merak duygum kabarır, acaba dili olsa bana neler anlatırdı diye düşünmeden edemem. Aslında dili var ama sanırım ben bu dili henüz bilmiyorum. Düşünsenize bin yıl kadar yaşayan çınarlar olduğu bilindiğine göre kim bilir ne dedikodular ne havadisler gizlidir o koca gövdenin içinde. Hepsinin ayrı bir hikayesi olduğunu düşünmeden edemem. Bazen gözlerimle bazen de dokunup okşayarak selam veririm yanından geçtiğim ağaçlara. Dünyada bize eşlik eden ne kadar güzel dostlarımız var diye şükrederim.
Ağaçların Gizemli Dünyası
Bir ağaca kimliğinizi görebilir miyim diye soracaksanız, kabuğunun içindeki tabakaya bakmanız gerekir. Zira her ağaç kendisine ait bilgileri bu iç cebinde saklar. Bir ağacı enine kestiğinizde dış kabuğunun içinde görünen halkalar, ağacın yaşını ortaya koyacak şekilde yılları temsil eder. İşin ilginci yağışın bol olduğu senelerde bu halkalar daha geniş ve kalın, az olduğu senelerde ise ince ve küçük olur.
Peki en fazla kaç yıl yaşayan ağaçlar var derseniz, ömrü 30 yıl olan ağaçlar olduğu gibi 5000 yıl yaşayan ağaçlar da vardır. Ağaçların boyları ise 3 metre ile 140 metre arasında değişir.
Yapraklar, ağaçların solungaçları gibidir. Onlar sayesinde nefes alır ve beslenirler. Ancak her mevsim hava sıcaklığı ve ışık miktarının farklı olması ağacın ihtiyacını da etkilediği için yapraklarında farklılıklar oluşur.
Mesela sonbaharda günler kısalıp havalar soğumaya başlar. Enerjisini korumak isteyen ağaçlar, yapraklarındaki yeşil renkli klorofil maddesini geri çekerler ve böylece yaprakları sararır ve kızarır.
Kışın havalar soğuyup, kar yağınca da su kaybetmemek için yapraklarını döker ve bir anlamda kış uykusuna yatıp güç toplarlar.
Baharda havalar ısınmaya ve günler uzamaya başlar, ağaçlar uyanıp yeni yapraklar üretirler. Böylece yeniden nefes alır ve beslenirler.
Yazın ise havalar iyice ısınıp su azalınca yapraklarını küçültüp gözeneklerini kapatarak su kaybını azaltırlar. Gördünüz mü, ortama ne kadar güzel uyum sağlıyorlar!
Ağaçlarla İlgili Şaşırtıcı Gerçekler
Ağaçların da kendi aralarında iletişime geçtiklerini duymuş muydunuz? Kökleri ve çevrelerindeki mantarlar sayesinde birbirleriyle besin, su ve sevgi paylaşırlar. Sözgelimi yeni dikilen bir fidanı çevresindeki ağaçlar kökleriyle sarıp sarmalar. Beklenmedik bir durum olduğunda ise birbirlerine uyarı gönderirler. Bir bakıma internet ağı gibi. Ne dersiniz, içlerinde takipçi sayısı daha fazla olan veya daha popüler olan var mıdır acaba? Ben oyumu çınardan yana kullanıyorum, ama elma da olabilir aslında. Hiç dayanamam elmaya!
Ağaçların bir de orkestrası var. Her biri ayrı bir müzik aleti çalıyor. Ağaçların gövdeleri, dalları ve yapraklarının farklı sesler çıkardığı tespit edilmiş. Ancak bunu duymak için özel bir mikrofon gerekiyor. Hatta Barış Manço’nun bu özel mikrofon yardımıyla ağaç seslerini kaydedip, “Ağlama Değmez Hayat” şarkısında kullandığı söylenir.
Bir ara ağaç gölgesinde otururken bir kulak kabartın bakalım duyabilecek misiniz o melodiyi? Ağaç deyip geçmeyin, ne kadar da duygusallar değil mi?
Acayip Ağaç Türleri
Birkaç tane garip ağaç tanıtayım size. Onlardan birisi “cannonball” yani “top mermisi” adındaki ağaç. Bu ismi almasının sebebi 25 cm çapında ve 4 kg ağırlığındaki meyveleri. Bu meyvelerin kokusu çok kötü ve arada sırada bummm! diye patlayabiliyorlar.
“Ejderha Kanı Ağacı” var bir de. Bu ağacın kopkoyu kırmızı olan öz suyu kana benziyor ve farklı alanlarda kullanılıyor.
Bir başka tuhaf ağaç çeşidi de “gezgin palmiyesi”. Yolcu ve seyyahlar gövdesinde biriktirdiği sudan içtikleri ve ayrıca yaprakları da su toplamakta kullanıldığı için ağaca bu isim verilmiş.
Dünyada Ağaçlar Olmasaydı Ne Olurdu?
Öncelikle hepimiz nefes almakta güçlük çekerdik. Hava kirliliği ve solunum yolu hastalıkları çokça artardı. Zira ağaçlar fotosentez yaparak karbondioksiti oksijene dönüştürüyorlar. Hiçbiriniz dört mevsim boyunca aksırıp tıksıran sümüklü ve soluk benizli çocuklar olarak dolaşmak istemezdiniz sanırım.
Topraklarımız verimsizleşir, su kaynaklarımız azalır ve çölleşme artardı. Çünkü ağaçlar toprağı tutup besliyorlar, suyu emiyor ve erozyona engel oluyorlar.
Dahası ağaçların üzerinde ve altında yaşayan pek çok canlı türünün yuvası olmazdı.
En önemlisi de ağaçlardan kâğıt, ilaç, odun, meyve, mobilya gibi pek çok şey elde edildiğini düşünürsek bunları elde edemeyince dünyada yaşam kalitemiz düşer, ekonomik ve kültürel açıdan zorluk yaşardık. Mesela o rengarenk resimlerle dolu kitaplarınız olmadan hayat ne kadar da sıkıcı olurdu değil mi?
Kısacası ağaçlar yeryüzünde sırtımızı dayadığımız en sadık dostlarımız. Onları sevin, hatta gidip geniş gövdelerine sarılın. Biraz sert gelebilir ama dıştan sert olsa da içerde yumuşacık kalpleri olduğunu unutmayın!