top of page

CADI VE TILSIM

  • Fatma Tülin
  • 20 Kas 2023
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 7 Ara 2023

Yazar: Fatma Tülin

Editör: Müge Özer Çizer: Demet Bulut Yağcı

Şef Editör: Behice Kavak

ree

Evde bir cadı olmasından daha kötü bir şey varsa, o da anne ve babanızın onu görmemesi ve size inanmamasıdır. Siz dolabın içinde, yorganın ya da yatağın altında korkudan tırnaklarınızı yiyip yerinizden kıpırdayamazken onlar horul horul uyurlar. Dün geceyi işte tam da böyle geçirdim. Artık onlara hiç ama hiç güvenmiyorum, özellikle de anneme! Sabah kahvaltıda onlara, cadının geceki çığlıklarını, eşyaları döke saça evde dolaştığını, bunu duyup duymadıklarını sorduğumda, tam 320 saniye gözlerini omletlerinden ayırmadılar.

Babaanneme kaçıp gitme fikri, almış eline kepçeyi sürekli aklımı kurcalarken derinlerden bir yerlerden bir söz fırlayıp ortaya atladı. O hep, kenarlarından şıkır şıkır boncukları omzuna dökülen gözlüğünün üzerinden bakarak, “Beterin beteri var” derdi. Beterin beteri, annemle babamın da cadı olması tabii ki. Annemin kocaman bir cezvesi ve 105 çeşit otu var. Geceleri bu otları kaynatıp durur. Saçları hep dağınıktır ve bazen gündüz vakti bile beyaz geceliğini giyer. Beni görünce boş boş bakar ve yanımdan geceliğini savurarak geçer. Babam da her akşam çalı süpürgesiyle, ıslık çala çala bahçeyi süpürür. Aman Allah’ım! Belki ben onların çocuğu bile değilim ve beni kaçırdılar!

Size nasıl anlatsam, ev ev değil, korku tüneli sanki. Cadının nereden, ne zaman çıkacağı belli olmaz. Birden yanımda belirir yemeğimi, oyuncağımı elimden alır. Patronus Tılsımus! Hemen odama kaçıp elbiselerin arasına saklanmasam daha neler neler yapacak Allah bilir.

Dün gece aniden yüzümde onun nefesiyle uyandım. Dişsiz ağzından salyalar akıtarak gülümsedi. Kel kafasını bir o yana bir bu yana salladı, fısır fısır anlayamadığım sözcükler mırıldandı. Bağırmaya çalıştım ama boğazımdan sadece bir ciyaklama çıktı. Koşarak koridora kaçtım, gizlendiğim köşeden onu gözetlemeye başladım. “Patronus Tılsımus,” dedim sessizce, bu da benim karşı büyüm. Çıt çıkarmadan durdum. Ellerim Niagara Şelalesi, kalbim davul, nefesim maraton atleti. Peşimden gelir diye bekledim ama o, odamı karıştırıyordu. Takır tukur, haşır huşur. Bir yandan da tuhaf sözcükler fısıldamaya devam ediyordu. Galiba eşyalarıma büyü yapıyordu! İşte o zaman, tüm evi çınlatan bir çığlık attım. Bu, onu öfkelendirdi. Odamdan çıkıp bana yaklaşmaya başladı. Sesimi duyan annemle babam şimdi uyanır derken, mutfak kapısı açıldı. Annem, elinde buharlar tüten cezvesi, dağınık saçları, mor göz halkaları ve korkunç beyaz geceliğiyle kapıda belirip, “Ne oldu?” dedi. Annemin sesi, çilekli dondurma kadar soğuk ve brokoli gibi tatsızdı. Üstelik demir gibi de sertti. Ne olmuştu benim pamuk anneme? Cadı güldü, annemi gördüğüne çok memnundu. İşte o zaman, annemin de bir cadı olduğuna kesin olarak inandım, odama kaçtım, kapıyı kilitledim, sabaha kadar da uyumadım.

Sabah servisi beklerken çok sabırsızdım, daha önce okula hiç bu kadar istekle gittiğimi hatırlamıyorum.

Defter ve kalemlerinin hâli ne böyle Tılsım?

Öğretmenim soran gözlerle yüzüme bakıyordu. Ona dün gece yaşadıklarımı nasıl anlatabilirdim ki.

Peki ya bu resim?

İşte onu ben de ilk kez görüyordum! Defterime değişik semboller, yuvarlaklar ve anlamsız çizgiler çizilmişti. Ellerimi yüzüme kapatarak konuşmaya başladım.

Büyü! Bizim evde bir cadı var da. Üstelik annem de bir cadı!

Öğretmenim, yüzüme şaşkınlıkla ve ayıplayarak baktı. Tüm sınıf kahkahayla güldü. Korku filmlerini, koltuklarına kıvrılıp ellerinde bir fincan sıcak çikolatayla izleyenler beni anlayamazlar tabii. Ben o korku filmlerinin içinde yaşıyordum.

Bence de “büyü”melisin Tılsım, hem insan annesine hiç cadı der mi? Sen… Sen değil sınıfın, okulun en örnek öğrencilerinden biriydin. Ne oldu sana böyle anlayamıyorum.

Büyükler ne tuhaf. Cevabına inanmayacakları soruları neden soruyorlar?

ree

Çıkış saati geldiğinde, ayaklarım geri geri gidiyordu. Okul kapısında annemi gördüm. Beyaz geceliği ve elinde buharlar çıkaran cezvesi olmadan, gerçekten annem gibiydi. İçini çekerek bezmiş bir ifadeyle, “Öğretmenin beni çağırdı, Tılsım.” dedi, “Cadı hikâyesini ona da anlatmışsın. Şimdi, hemen bir psikoloğa gidiyoruz!”

O sırada arabanın yanına gelmiştik. Bingo, o da arka koltuktaydı. Pis pis gülerek bana el salladı. Arka koltuğa oturmak istemedim, annemin de ısrar edecek gücü yoktu. Gece çok uykusuz kalmıştı anlaşılan! O an anneme öyle öfkelendim ki, doğum gününde ona sipsivri, siyah bir şapka almaya karar verdim. Tabii zaten öyle bir şapkası yoktuysa.

Psikoloğun bilmiş bir edayla konuşmasına ve kollarını göğsünde birleştirmesine bakılırsa, işin sırrını çoktan çözmüş gibiydi.

Demek evde bir cadı var, hatta annen de bir cadı.

Ağzından dökülen bu korkunç gerçeğe rağmen gülümsemesi beni sinirlendirdi.

Tılsım sana bir şey soracağım ve tedaviye ona göre devam edeceğiz. Kardeşini sevmediğin için mi ona cadı diyorsun, yoksa gerçekten onun cadı olduğunu mu düşünüyorsun? O, sadece bir bebek!

ree

O küçük sürüngeni bebek sanıyorsa, tıpkı annemle babam gibi, bu psikolog da cadı olmalıydı. Hatta öğretmenim ve arkadaşlarım da. Dünyanın geri kalanı, babaannem bile!

Nasıl olduysa, bir süre sonra sakinleştim, hatta inanmayacaksınız, bazı konularda onu haklı buldum. Bunda psikoloğun ikram ettiği ayıcıklı çikolataların da etkisi olmuş olabilir tabi. Odadan çıktığım zaman annem, merak ve endişeyle yüzüme baktı. Küçük cadı da beni görünce sevindi, minik burnunu oynattı. Kim bilir, belki iyi bir cadıdır, bir şans verebilirim.

Yine de, Patronus Tılsımus!

 
 

©2023, Recep Bilal Aksu tarafından kurulmuştur.

  • Instagram
bottom of page