BUĞDAYIN MUCİZESİ
- Raziye Yıldız

- 18 Ağu 2024
- 4 dakikada okunur
Yazar: Raziye Yıldız
Editör: Gamze Güneş

Şıpır şıpır yağmurların yağdığı, tıkır tıkır kedilerin gezindiği, güneşin pırıl pırıl parladığı, buğdayların efil efil sallandığı diyarların birinde çok mutlu bir karı koca yaşarmış. Bu çiftin çocukları yokmuş ve bir çocukları olmasını çok istiyorlarmış. Dönümlerce buğday ekmiş olan bu çift buğdayların hasat zamanı geldiğinde çok çalışmışlar, topladıkları bütün buğdayları satıp getirisiyle de devasa bir ev yapmışlar. Ev uzaktan bakılınca görkemli bir şatoyu andırıyormuş. Evin hanımı bahçede gezinirken tarladaki buğdaylardan bir avuç kadarının bahçeye döküldüğünü ve bu yüzden satılmadığını fark etmiş. Bu tohumları yeni evlerinin bahçesine ekmeye karar vermiş. Tohumlar buğday verip olgunlaştığında çok ilginç bir şey olmuş. Bir buğday başağı diğerlerinden çok daha büyükmüş ve adeta kapalı bir kutuyu andırıyormuş. Karı koca bu başağın içine baktıklarında gözlerine inanamamışlar. Başağın içinde sevimli mi sevimli, minicik bir kız çocuğu uyuyormuş. Yaşadıkları hayret karşısında ağızları açık kalmış ve minik kızı evlerine götürmüşler. Ona gül yapraklarından bir yatak hazırlamışlar. Adını da boyu parmak kadar olduğu için Parmak Kız koymuşlar. Anne baba olan çiftin mutluluğu gün geçtikçe katlanarak artıyormuş. Onunla bahçede oyunlar oynuyorlar, küçük su kaplarında ona havuzlar yapıyorlar, kızı ceplerine koyup köyleri şehirleri gezdiriyorlar, onunla çok güzel şarkılar söylüyorlarmış. Gel zaman git zaman Parmak Kız'ın büyümeden aynı boyda kaldığını fark etmeye başlamışlar. Bu durum onlara endişelendirse de ona olan ilgileri her geçen gün artıyormuş. Kız parmak kadar olduğu için onu taşımak ve gezdirmek çok kolaymış. Yine bu gezintilerin birinde bir göl kenarındayken kötü kalpli bir kurbağa kızı görmüş ve çok beğenmiş. Kızın boyunun küçük olması ve yanaklarının al al olması nedeniyle oğluna çok yakışacağını düşünmüş ve onu oğluyla evlendirmeye karar vermiş. Kurbağa gezintinin dönüşünde Parmak Kız ve ailesini takip etmiş. Kötü kalpli kurbağa kızın anne babasının bahçeye çıktığı bir anda kız uyurken onu yatağıyla birlikte kaçırmış. Pamuk gibi hafif olan kızı taşımak hiç de zor olmamış. Onu yaşadıkları göletteki nilüfer yapraklarından birinin üzerine bırakmış. Parmak Kız uyandığında nerede olduğunu anlayamamış ve çok korkmuş. Kötü kalpli kurbağa kız uyandığında onu oğluyla evlendirmek için kaçırdığını söylemiş. Kız bunu duyunca daha da korkmuş ve ağlamaya başlamış. "Bırak beni, annem babam beni çok merak ederler," demiş fakat kurbağa onu dinlememiş bile. Kızı orada bırakıp başka yerlere gezintiye çıkmış. Parmak Kız oradan kurtulmak için çareler aramaya başlamış. Fakat çok küçük olduğu için kendiliğinden oradan kurtulması çok zormuş. Etrafında nilüfer yaprağını hareket ettirmek için kürek gibi kullanabileceği bir şey aramış, bulamamış. Olağanca sesiyle bağırmış, yardım istemiş fakat sesini duyan olmamış. Göletin içine baktığı bir sırada bir aynalı sazanın aynalarının pırıl pırıl kendisini yansıttığını görmüş. Aynalı sazana seslenmiş seslenmiş ve sonunda sesini duyurabilmiş. Ondan yardım dilemiş. Bu balık nilüfer yaprağının sapını ısırmış ve yaprağı yerinden koparmış. Yaprağı üzerine alarak göletin diğer tarafına kadar sürüklemiş. Burası kötü kalpli kurbağadan oldukça uzakta bir yermiş. Parmak kız bu yardımından dolayı balığa teşekkür ettikten sonra etrafına bakınmaya başlamış. Etraftaki çalılar, otlar, ağaçlar ve suyun içindeki sazlıklar devasa görünüyormuş. Hatta dışardan bakıldığında çıtı pıtı görünen bir pembe çiçek buketi bile yakınlaştığında ona orman gibi görünmüş. Hangi birinin arasına girip ilerlemeyi düşünse hepsinde de kaybolacağını düşünmüş ve yerinden kıpırdayamamış. Bu sırada yanında küçük bir kurbağa belirivermiş. Parmak kıza tatlı bir selam vermiş. "Merhaba, ne kadar da sevimli görünüyorsun; gözlerin, burnun, parmakların hepsi çok güzel. Adın ne? Seninle arkadaş olmayı çok isterim."
Parmak kız kurbağayı görünce onun kötü kurbağanın oğlu olmasından endişelenmiş. Küçük kurbağaya o kötü kurbağayı tanıyıp tanımadığını sormuş. Tanımadığını öğrenince de küçük kurbağayla konuşmaya karar vermiş. Küçük kurbağa Parmak Kız'a hikâyesini anlatmış. "Ben de aslında bir insandım. Ailemle çok mutlu bir hayatım vardı ve mutluluğumuzu kıskanan bir büyücü beni sihirli değneğindeki tatlı tozlarla uyuttu. Uyuduğum sırada şimşeklerin çaktığını ve yağmurun şırıl şırıl yağdığını hatırlıyorum. Hatta başucumda bir kedi mırıldıyordu ve kedinin mırıltısı ben uyuyana kadar devam etti. Uyandığımda bir kurbağaya çevrilmiştim. Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum. Buradaki herkes bana yabancı ve seni yani bir insanı burada gördüğüm için çok mutluyum."
Parmak Kız küçük kurbağanın samimiyetine inanmış ve ona çok üzülmüş. Onunla arkadaş olmaya karar vermiş. Zaten o da burada yeterince yalnızmış. Küçük kurbağaya bu göletten nasıl kurtulacaklarını bilip bilmediğini sormuş. Küçük kurbağa birlikte buradan çıkabilmek için ona yardım etmeye karar vermiş ve çalıların arasına atlamışlar. Boyları birbirine çok yakın olduğu için birlikte hareket etmekte zorlanmıyorlarmış. Otlara tutunup sallanmışlar, tavşanların sırtında zor yolları aşmışlar. Bir kuştan rica edip kuşun kanatlarına binip uçmuşlar bile. Parmak Kız kuşun kanadından düşecek gibi olunca orada yolculuklarına ara vermeye karar vermişler. Kuşa teşekkür edip güneşin parıldadığı yöne doğru yürümüşler. Parmak Kız yavaş yavaş bulunduğu yerleri tanımaya başlamış. Biraz daha yürüdüklerinde kendi evlerinin ve tarlalarının bulunduğu yeri fark etmiş. Sevinçten öyle bir çığlık atmış ki neredeyse küçük kurbağanın kulağı sağır olacakmış. Evin önüne geldiklerinde Parmak Kız kendini tutamayıp küçük kurbağanın yanağına bir öpücük kondurmuş. Ona bu yolculukta kendisine eşlik ettiği ve onu cesaretlendirdiği için teşekkür edecekmiş ki birden gök gürlemiş, şırıl şırıl yağmurlar yağmaya başlamış ve küçük kurbağa görkemli ışıkların arasında yakışıklı, genç bir delikanlıya dönüşüvermiş. Yağmur tam bu anda dinmiş. Parmak Kız olanlara inanamamış. Küçük kurbağa yakışıklı delikanlıya dönüşür dönüşmez Parmak Kız'ı avucunun içine almış ve ona sarılmak istemiş. Ardından Parmak Kız'ın yanağına bir öpücük kondurup ona teşekkür etmiş. Tam bu sırada birden yine gök gürlemeye yağmurlar şırıl şırıl yağmaya başlamış. Parmak Kız'ın boyu uzamış, birkaç saniye içinde büyümüş büyümüş ve çok güzel bir genç kıza dönüşmüş. Tam bu anda yağmur dinmiş. Olanlar karşısında ikisi de çok şaşkınmış. Büyücünün yaptığı büyü bozulmuş, Parmak Kız da onu samimiyetle karşılayan bu genç delikanlının yanında serpildikçe serpilmiş. Bu sırada Parmak Kız'ın anne ve babası bahçeden bütün olan bitene şahit olmuş. Ağızları açık hâlde kalakalmışlar. Olanlara inanamıyorlar aynı zamanda kızları geri döndüğü için de mutluluktan uçuyorlarmış. Eve geçtiklerinde başlarına gelen şeyleri birer birer anlatmışlar, ailesiyle hasret gidermişler. Orada birkaç gün kaldıktan sonra genç delikanlı ailesini bulmak üzere oradan ayrılmaya karar vermiş. Parmak Kız onu yalnız başına göndermek istemiyormuş. Birlikte kıvrımlı patika yolları, otlarla kaplı yeşil, sarı tepeleri aşıp, derelerden geçip uzun yollar kat etmişler. Günler, haftalar sonra genç delikanlının ailesini bulmuşlar. Anne babasının yaşlandığını gören delikanlı aradan uzun zaman geçtiğini fark edip ailesiyle geçiremediği vakitler için üzülmüş. Bu zamana kadar neler yaşadığını anlatıp, ailesinin neler yaptığını dinlemiş onlardan. Artık Parmak Kız'ın anne babasının yanına gitmesi gerekiyormuş. Ailesinden de Parmak Kız'dan da ayrılmak istemeyen delikanlı ailesini onlarla yakın bir yerde yaşamaya ikna etmiş. Komşu olmuşlar. Günler birer birer geçiyormuş. Genç delikanlı ve Parmak Kız birlikte çok mutlu olduklarını anlamışlar. Evlenmeye karar vermişler. Parmak Kız'ın anne babası da bu delikanlıyı çok sevmişler ve evliliklerini onaylamışlar. Devasa şato gibi olan evlerini de yeni evlenenlere hediye etmişler. Komşu olan aileler de Parmak Kız ve genç delikanlı da burada sonsuza dek mutlu bir hayat sürmüşler. Yağmurlar şıpır şıpır yağmaya, kediler tıkır tıkır gezinmeye, Güneş pırıl pırıl parlamaya, buğdaylar da başaklarını efil efil sallamaya devam etmişler.