BİR TUTAM CESARET
- Gülşah Sarı
- 15 Ağu 2024
- 2 dakikada okunur
Yazar: Gülşah Sarı
Editör: Tuğba Atlı

Herkesin vardır ufak tefek cesaret sorunları. Bazen bizden büyüktür ama genelde biz büyüdükçe o küçülür. Neyse. Pablo için de hayali bu şekildeydi işte. 12 yaşındaki bıcır bıcır hâline rağmen çekingenliği çok fazlaydı. Bir tek dans ederken kendinden geçiyordu, hiçbir şey düşünmüyordu, yer ayaklarının altından âdeta kayıp gidiyordu. Ama öyle sıradan bir dans değil, Flamenko!
Bu dans, 18. yüzyılda Endülüs Bölgesi’nde doğmuş ve İspanyol çingeneleri tarafından geliştirilmişti. Pablo da İspanya'nın sıcak ve güneşli bir köşesinde yaşarken ilgisi hep devam etti. Fakat küçük bir kasabada yaşadıkları için o yaşına kadar canlı görebildiği dansçı, bir elin beş parmağını geçmezdi. Kadınlar genellikle uzun ve fırfırlı etekler, erkekler ise şık pantolon ve gömlekler giyerdi. O, pelerinlerle dönen matadorları, hızlı ritimlerde çalan gitarları ve vokali, palmas* ile karakterize olan ve avuç içlerinin şakır şakır sesiyle eşlik ettiği bir dans hayal ederek yılları saydı durdu.
Nihayet o gün geldi çattı. Kasabaya büyük bir Flamenko festivali geleceğini duyduğunda Pablo'nun gözleri yuvasından fırladı. Tutulan nutkuyla birlikte yere düşen gözlerini alıp yuvasına taktıktan sonra hemen hazırlıklara başladı. İlk adımı, annesinin epey eski matador kostümünü giymek oldu. Kostüm, üzerinde sanki bir devin kıyafetlerini giymiş gibi duruyordu. Önemsiz bir detay olduğunu düşündü, her şeye rağmen giyecekti.
Ertesi gün, festival alanına gitmek için hazırlandığında, annesi ona sıkıca sarılmış, “İyi eğlenceler oğlum, ama sakın kostümü kaybetme!” diye tembihlemişti. Pablo, annesinin söylediklerini yarım kulak dinleyip dışarıya fırladı. Festival alanına vardığında büyük bir sahne kurulmuş, insanlar toplanmış ve müzik tıkırtıları başlamıştı.
*Palmas: Ritmik el çırpmaları.
Pablo, sahnenin kenarında bekleyen profesyonel Flamenko dansçılarını izlerken nasıl olduysa ansızın kendini sahnede hayal etti. “Ben de onlar gibi dans edebilirim, neden yapamayayım ki!” diye mırıldandı. O anda, büyük bir cesaretle sahneye birdenbire atladı ve elindeki pelerini sallamaya başladı. İnanılır gibi değildi! O kadar büyük bir kostümle dans etmek zaten zor olmalıydı. Sonunda pelerininin ucuna bastı, birkaç takla attı ve maalesef yere kapaklandı.
Sahnedeki diğer dansçılar, Pablo'nun bu komik gösterisini görünce gülmekten kendilerini alamadılar. Tam o anda, kasabanın meydanında dolaşan meraklı güvercinler, Pablo'nun büyük pelerininin parlak kırmızı rengini görünce onu bir güvercin yemi sanmış olsa gerek, bir anda onlarca güvercin Pablo'nun etrafında dönmeye başladı. Güvercinleri kovalamaya çalışırken farkında olmadan Pablo, müziğin ritmine ayak uydurmuş ve dans etmeye başlamıştı. Her şey bir anda oldu. İzleyiciler, Pablo'nun hem komik hem de ritmik dansını izlerken kahkahalara boğuldu. Bir süre sonra, dansçılardan biri Pablo'ya yaklaşmış ve ona zapateado* ve braceo** hareketlerini göstermişti. Yanına yaklaşan dansçı fısıltıyla, “Ayak vurma hareketi yaparken sanki küçük bir böceği ezmeye çalışıyormuş gibi zıpla. El hareketleri için ise, hayali bir pelerini savuruyormuş gibi kolunu havada döndür hadi,” dedi.
Pablo, güvercinlerin kanat çırpışlarıyla birlikte Flamenko'nun temel adımlarını öğrenmiş ve sonunda sahnede ustaca dans edebilen bir minik matador olmuştu. Festival sonunda, izleyiciler onu ayakta alkışladı ve annesi de ona gururla sarıldı.
O günden sonra Pablo, dans yeteneğini geliştirmiş ve kasabanın en ünlü Flamenko dansçısı olmuştu. Her festivalde sahneye çıktığında güvercinler de onunla birlikte dans etti...
*Zapateado: Ayak vurma hareketleri.
**Braceo: El hareketleri.