top of page

Benim Küçük Ejderham

  • Yazarın fotoğrafı: Fatıma Betül Kanat
    Fatıma Betül Kanat
  • 4 Ara 2024
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Fatıma Betül Kanat

Editör: Tuğba Atlı

Çizer: Fatma Betül Kanat

ree

Bu eski, üç katlı ahşap eve taşındığımızda henüz 8 yaşındaydım. Taşındığımız gün çatı katına ilk çıkan ben olmuştum. Karanlık, tozlu ve rutubet kokan çatıda 3 yumurta buldum. Biri tıpkı dünya gibi yusyuvarlaktı. Diğeri oval ve büyükçe bir yumurtaydı. Üçüncüsü ise öyle sıradandı ki onu bir kaz yumurtası sanmıştım. Sadece üzerinde çeşitli renklerde benekleri vardı ve yumurtayı birisinin boyadığını düşündüm.

Her yer örümcek ağları ile kaplıydı. Yumurtalar sanki uzun zamandır öylece duruyor gibiydi. Cansız olduklarını düşündüm ve onları orada bırakıp aşağı indim. Bir süre sonra çatıdan tuhaf sesler duymaya başladım. Babamı, “Fare olabilir mi?” diyerek bakmaya gönderdim ama bir şey yoktu. Çatı katı benim odamın üstünde olduğu için sesleri bir tek ben duyuyordum. Bu yüzden bana inanmıyorlardı. Bir gece yine tuhaf sesler duyduğumda yukarı çıkıp kendim bakmaya karar verdim.

Karşımda kocaman parlak, pörtlemiş gözleriyle bana bakan bir yaratık vardı. Usulca arkamı döndüm ve kapıya doğru süzülürken o şeyi ayak bileğimde hissettim. “Aman Allah’ım! Olamaz bu da ne? Islak bir sürüngen bacağıma tırmanıyor. Ne yapacağım şimdi?” Ayağımı olan gücümle silktim ama nafile, sülük gibi yapışmıştı!.. Tırmandı ve kucağımda kendine bir yer buldu. Bu bir sürüngen değildi. Acaba kurbağa mıydı? Yoksa bebek bir dinozor mu? Ay ışığı çok yetersizdi, hemen bir ışık bulmalıydım.

Pervazda duran eski bakır şamdana doğru yavaş yavaş yürüdüm. Şamdanın yanındaki kibrit kutusunu aldım ve yaktım. Kucağımdaki o minik şeyle göz göze gelmemle çığlığı basmam bir oldu. O benden daha çok korkmuştu. Bu şey mavi, küçük, sevimli bir ejderhaydı. İşte ejderhamla ilk tanışmamız böyle olmuştu.

O günden sonra her gün onunla vakit geçirir oldum. Sabah uyanır uyanmaz yanına çıkıyor, kahvaltıdan aşırdıklarımla onu besliyordum. Okuldan sonra, hemen onun yanına koşuyordum. Öyle uysal ve minikti ki… Bir kediden daha cana yakın ve bir köpekten daha sessizdi. Uzun süre çatı katında yaşadığını kimse fark etmedi.

Hava karardığında birlikte çatıya çıkar, serin rüzgârı yüzümüzde hissederdik.  Küçük ejderham tatlı tatlı esen rüzgârda gıdıklandıkça, kanatlarını açıp kapatırdı.

Aradan aylar geçti. Yine çatıda, rüzgârlı bir gecede ejderham kanatlarını açıp kapatıyordu. Birden kuş gibi havalanmaya başladı. Demek benim minik mavi ejderham büyümüş ve uçma zamanı gelmişti… Ben de hiç düşünmeden hemen sırtına atladım. Beni dağların tepelerinden eteklerine, denizlerin üstünden falezlerin keskin uçlarına doğru uçurdu.

Eve döndüğümüzde güneş doğmak üzereydi. O kadar yorulmuştuk ki kendimizi evin çatısına zor attık. Ejderhamın yüzünde mutluluk, heyecan ve kendinden emin bir ifade vardı. O artık özgürlüğü tatmış, büyümüş bir ejderhaydı.  Ne yazık ki her geçen gün daha da büyüyor ve vedalaşma vaktimiz yaklaşıyordu. Kalbimde küçük bir ağrı hissettim. Üzüntümü ona belli etmedim. Biraz dinleneceğim diyebildim sadece…

Başını her zamanki gibi karnıma dayayıp, sevmem için bekledi. İri gözleriyle baktı veda edercesine. Ona sıkıca sarıldım. Üzüntümü anlamış gibi o da bana kuyruğuyla sarıldı. Sonra da beni pencereden içeri bıraktı.

Arkamı döndüğümde yüzüme sevgiyle baktığını gördüm. Sessizce süzülüp peşimden o da girdi. Anladım bırakmayacaktı beni. İçim rahatladı. Artık rahat bir uyku çekebillirdim.

 
 

©2023, Recep Bilal Aksu tarafından kurulmuştur.

  • Instagram
bottom of page