top of page

BEN BİSİKLET SÜREMİYORUM

  • Feyza Nur Uygur
  • 20 Şub 2024
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Feyza Nur Uygur

Editör: Yasemin Kaçar

Şef Editör: Behice Kavak


ree

Büyükleri bilirsiniz. Her şeyi bildiklerini sandıkları için bizi sürekli uyarırlar.

— İnternet çok zararlı.

— Kitap oku.

— Ekrana çok baktın.

— İyice robot gibi oldun!

Bu cümleler size de tandık geldi mi? Ben bunları adımdan bile daha çok duyuyorum.

Ben Çağın. Aylardır heyecanla beklediğim bol bol internete gireceğim ve oyunlar oynayacağım yaz tatiline kavuşmuştum. Ama o gün hayatımın en kötü günü oldu. Nasıl mı? Karnemi gören ebeveynlerimin çıldırmasıyla!

Evet, çıldırmasalar beni köye göndermezlerdi. Bu bir felaketti. Çünkü köyde internet yoktu. İnternetsiz nasıl yaşayacaktım? Üstelik anneannem ve dedem de dünyanın en sıkıcı insanlarıydı. Her gün aynı şeyleri yapıyorlardı. Tavukları besliyor, gazete okuyor, nadiren bakkala gidiyor, akşamları televizyonda komik olmayan programları kahkahalar atarak seyrediyorlardı. Dedem marangozdu. Çoğunlukla atölyesinde mobilya yapar. Anneannem de ressam. Her gün saatlerce resim yapar. Ben sıkıntıdan patlarken onlar asla sıkılmazdı.

Sıkıldığımı görünce bana ufak tefek işler verdiler. Dedem ağaçları zımparalamamı istedi. Zımparalarken ellerim acıdı.

“Off! Yoruldum,” deyip atölyeden kaçtım.

Anneannem de boya ve kâğıt verip resim yapmamı istedi.

— Çok sıkıcı.

— Tavukları besle.

— Korkarım.

— Bahçede bize yardım et.

— Hayatta olmaz! Ellerim çok hassas.

— Bisikletle bakkala git.

Güzel olurdu.

— Ama ben bisiklet süremiyorum.

Demez olaydım. İkisi de birden bağırdı.

— NEEE!

“Biz senin yaşındayken…” ile başlayan yıldızlar kadar kıyaslama cümlesi ile beni iyice sıktılar. En sonunda, “Sana bisiklet sürmeyi öğreteceğiz,” dediler.

Dedem, annemin bisikletini heyecanla ardiyeden çıkardı.

— Haydi hazırlanın. Bisiklet çalışmaya gidiyoruz.

Dedemin bu sesiyle kapıdan tam çıkıyorduk ki bir gürültü duyduk. Dedem telaşlandı.

— Yoksa ağaç mı kesiyorlar? Gidip bakalım.

Gürültünün kaynağında bir çukurla karşılaştık. İşçiler bizi görünce uyardı.

— İnternet kablolarını yeniliyoruz. Sakın yaklaşmayın!

Ama dedem ağaç kesmediklerine ikna olmamıştı. Birkaç adım attı. Biz de onu takip ettik. Çukurun dibini görür görmez internet kablolarının içine çekildik.

— Nasıl olur? Çok yaklaşmamıştık!

— Bir şey yapamayız. Siber güvenlik uzmanlarını bulalım.

Aramaya başladık. Heyecanla etrafa bakıyor ve “Lütfen hemen çıkmayalım,” diye de dua ediyordum. Her yer rengârenkti ve çok sesliydi. Yeni filtreler, müzikler, danslar, videolar, oyunlar… Ben gittiğimden beri her şey değişmişti. Çok geçmeden uzmanları bulduk. Ancak bir hafta sonra çıkabileceğimizi söylediler.

İnternette mahsur kalmıştık. Çok mutluydum ama anneannem ve dedem mutsuzlardı. Onlara etrafı gezdirdim. Yüzleri gülmeye başladı. Yanlarından ayrılıp gezinmeye başladım. Döndüğümde gözlerime inanamadım. Dedem video izliyordu. Anneannem şeker patlatma oyununa dalmıştı. İkisi de hipnoz olmuş gibiydi. Seslendim, bana bakmadılar. Anlamsız sesler mırıldandılar. Dedem bazen gülüyordu ama kahkaha atamıyor, etrafa kahkaha atan emojiler fırlıyordu. İkisi de internet bağımlısı olmuşlardı! Omuzlarını tutup sarsmak istedim ama dokunamıyordum. Burunlarına karabiber tuttum ama hapşırmadılar. Burada koku alamıyorduk. Dillerine limon damlattım ama gözlerini bile kırpmadılar. Limonun tadına baktım, burada tat da alamıyorduk. Etrafta çok ışık vardı. Bütün ışıkları söndürebilseydim belki beni görürlerdi. En azından gürültüyü susturabilseydim belki beni duyarlardı ama hiçbirini yapamadım.

Uzmanlar geldiğinde anneannem oyunu bitirmiş üçüncü kez yeniden başlamıştı. Dedem de binlerce video izlemişti. Bize tepki vermiyorlardı. En sonunda çareyi onları engellemekte buldular. “Engellendiniz” yazısını görünce anlamsız gözlerle etrafa baktılar. Dışarı çıktığımızda hâlâ kendilerine gelememişlerdi. Aklıma bir fikir geldi. Gözlerini ve kulaklarını kapattım. Önce ikisine de sarıldım. Sonra karabiber koklattım. Hemen hapşırdılar. Bu iyiye işaretti. Sonra da dillerine limon sürdüm. Yüzlerini buruşturdular. Bu da iyiye işaretti. En sonunda gözlerini ve kulaklarını açtım. Yüksek sesle ve tane tane söyledim.

— Ben bisiklet süremiyorum.

İkisi de gözlerini kocaman açıp “NEE?” diye bağırınca rahatladım.

 
 

©2023, Recep Bilal Aksu tarafından kurulmuştur.

  • Instagram
bottom of page