BAHATTİN MÜHENDİS OLDU
- Fatma Tülin
- 16 Kas 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Ara 2023
Yazar: Fatma Tülin
Editör: Ali Kılıç Çizer: Ebrar Mercan
Şef Editör: Behice Kavak
— İyi günler hanımefendi, ben mühendis alımı ile alakalı iş ilanınız için gelmiştim.
— İki ters, bir düz! Şu haroşa örgü modeli amma da zormuş. Buyurun, ne vardı?
— Şu iş ilanı için geldim diyorum. Başvurmak istiyorum.
— Ha, o mu? Başvuru formu mu o elindeki? Ver bakayım. Vay! Vay! Vay! Yüksek lisans, yurt dışında doktora, 5 yabancı dil, 15 yıllık deneyim. Hay maşallah! Pek güzel!
— Çok teşekkürler, malumunuz bu zamanda kimseye kolay iş yok.

— Bence de yok çünkü o pozisyon doldu beyefendi. Bizim Çaycı Bahattin’i aldık o işe.
— Çaycı mı? Yahu hiç güleceğim yoktu çok şakacısınız.
— Ne şakası ayol! Kaç kişi başvurdu bu iş için ama nasip onaymış artık.
— Hanımefendi, mühendislik alımı için çaycıyı işe aldığınıza inanmamı bekliyorsunuz, farkında mısınız?
— Beyefendi çaycı dediğiniz adam 5 yıldır bir damla çayı bile tabağına dökmeden, üstelik hiç soğutmadan en üst kata kadar getiriyor. Bu bir mühendislik zekâsı değil de nedir sorarım size? Hele o çay tepsisini tek hareketle 360 derece çevirmesin mi? Müdür bey ağzı açık izledi Çaycı Bahattin’i. “İşte aradığımız adam!” dedi o dakika. Tabii tam da o günlerde dayısı da bakan oldu bizim Bahattin’in ama işe alınmasının bu konuyla katiyen bir ilgisi yok. Ama siz yine de üzülmeyin. Çaycı Bahattin’den boşalan çaycılık pozisyonu için eleman ihtiyacımız var. Eğer düşünürseniz bu konuda değerlendirelim başvurunuzu. Önce bu iş için yeterli misiniz bir bakmamız lazım. Tavşankanı çay demlemenin püf noktalarından başlayabiliriz mesela.
— Bir dakika başım döndü, konu ne ara çaya geldi? Mahsuru yoksa şu koltuğa bir oturabilir miyim?
— Tabii, lütfen oturun. Renginiz falan sarardı sizin. Ne yapsak acaba? Soğuk su falan ikram edelim diyeceğim ama dediğim gibi, çaycımız yok. Hah, Buldum vallahi! Durun size yazar Muhsin Bey’i çağırayım. Hem size soğuk bir su getirsin hem de bir fıkra anlatsın. Keyfiniz hemen yerine geliverir.

— Ne yazarı ne fıkrası hanımefendi?
— Şöyle anlatayım. Efendim Muhsin Bey pek ünlü bir yazar. Malum bu zamanda açlıktan nefesi kokmaya başlayınca bize iş için başvurdu. Allah’tan ki bizim müdür bey de edebiyata epey düşkündür. Yazar Muhsin Bey’i fıkra anlatsın diye işe aldı.
— Ne alakası var canım, neden fıkra anlatsın?
— Hiç olur mu? Bir fıkra anlatan olmadıktan sonra müdür bey günde sekiz saat mesaiyi nasıl doldursun? Zaten at yarışında kaybedince canı epey sıkılıyordu onun için de isabet oldu. Muhsiiiiin, 1 tane soğuk suuu!
— Demek canı sıkılan müdüre fıkra anlatan yazar aldınız öyle mi? Demek ki müdür beyin canı epey sıkılıyor?
— Sıkılmaz mı efendim, bütün gün otur otur. Bazen vatandaşın eli cebine bir türlü gitmiyor, o zaman da bizim yazar Muhsin üst üste 5 fıkra da anlatsa kar etmiyor.
— Vah zavallı Muhsin Bey!
— Demek Muhsin Bey’e acıdınız? Ben müdür beyin acınası halini anlatıyorum, siz, “Vah Muhsin’e!” diyorsunuz, şaşılacak şey. Ay neyse, saat olmuş 10, benim çay molam gelmiş.
— Aman efendim, örgüye ara mı vereceksiniz?
— Çok haklısınız, daha Hayriye’nin başına çorap, aman müstakbel torunuma yelek öreceğim ama şöyle bir ara vermeden de olmuyor, görüyorsunuz yoğunluğumuzu.
— Haklısınız işiniz zor, Allah kolaylık versin.
— Ah zor olmaz mı? Eskiden haftada bir kazak örerdim, şimdi ayda bir anca bitiyor.
— Vah vah.
— Ay bakın lafa daldık, biri girdi içeri, soğuyacak çayım. Buyurun hanımefendi ne vardı? Sakine bi sakız versene bana.
— Şey ben iki gün önce gelmiştim de. Şu evrağa mühür bastırmak için altıncı kata göndermiştiniz. Oradan beşinci, oradan dördüncü, üçüncü derken cehennemin dibine, ay pardon, bodrum kata gönderdiler. O gün bugün binadan çıkamadım, en son yine size yolladılar.
— Aaa, Sakine falıma bak falıma:
“Bilmece bildirmece
Seni düşünür gündüz gece
Bil bakalım kimdir bu
İsminde var iki hece” bildi ayol bildi, bizim bey bu, Ah-met, Ahmet hahaha…
Memure Hanım bu kadarı da fazla ama. Basın şu mührü de gideyim.
— Mühür yok Müdür Bey’de.
— Müdür Bey nerde?
— Ağaca çıktı.
— Ağaç nerde?
— Balta kesti.
— Siz mesainizi doldurun diye “Balta nerde?” diye sormayacağım hanımefendi, basmıyor musunuz mührü?
— Ay makas kesmiyor, pardon mühür basmıyor. Aaa, son molamı vereli 20 dakika olmuş şu beyefendi oyaladı beni. Ben gidip bir nefes alayım, siz burada bekleyin, gelince belki mührü bulurum. Ha bu arada, daha önce hiç gördünüz mü bilmem ama şu masada duran şey “sümen”. Belki bilmiyorsunuzdur diye söyledim canım, hani bulmacalarda falan çıkarsa afallamayın. Beyefendi siz de o koltukta oturdunuz kaldınız. Ya gidin çay getirin ya da meşgul etmeyin devletin memurunu lütfen ama aaaa!